Özkan Cengiz
Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
 
Sürprizler, Olağanlar, Beklentiler, Temenniler..
 
Ne hakemin kararları, ne rakip takım oyuncularının yatıp yatıp yattığı yerden kalkmaması, ne de kendi sahamızda mağlup olmamız sürpriz değil.
 
Hakem ve rakip takım oyuncularının bu ligde tamamının böyle olduğunu zaten biliyoruz, kendi aramızda konuşuyoruz, haftalardır söylüyoruz. Göztepe tarihinde ne zaman şampiyon olduysa bütün bunlarla başa çıkarak olmuştur.
 
Hiçbir sezon hakemler takdir haklarını bizden yana kullanmamıştır, hiçbir sezon üç beş istisna dışında rakip takımlar ucuz oyunlara sapmadan tribünlerimizi tahrik etmeden çıkıp sadece ve sadece oyunlarını oynamamıştır.
 
Bu sebeple bu olaylara şaşırmayalım, gündem de en önemli sıraya koyup vakit harcamayalım. Tabi ki tepkimizi verelim ama maçtan sonra facebook sayfalarında veya maç içerisinde kesik kesik küfürle değil olayın olduğu anda küfürsüz ıslıkla, uğultuyla, Alsancağın sosyetesi gibi Atatürk’ün tüm tribünleri…
 
Kendi sahamızda mağlup olmamız neden sürpriz değil, çünkü önceki yazılarımızda da ifade ettiğimiz gibi oyun stilimiz buna müsait, iyi kapanan veya orta sahanın göbeğinde iyi basan takımlara karşı özellikle karşı taraf bir puana razı garanti oynadığı için kendi sahamızda zorlanıyoruz.
 
Ligin üstünde bir takım olduğumuz için rakip takım Altay gibi zayıf olduğunda veya sıkı pres yapmadan,  basmadan boş alan bırakarak hücuma hücüm oynayan bir takım olduğunda ezip geçiyoruz. Ama kapanan kör defans yapan veya orta sahada boş alan bırakmayan pres yapan, Umutla, Ertuğrul’un iki kişi yetemediği rakiplerde mağlubiyet veya beraberlik olasılıklar arasına giriyor. Sarıyer ve Bandırma maçlarında da bu durum realize oldu.
 
Ancak bu zamanda, bu haftada bu mağlubiyeti çokta büyütmemek lazım. Bir maçta bir hafta da olacaktı. Oldu. Ama şampiyonluk yolundaki rakibimize karşı olması ve dört golle olması kötü oldu. Bedeli 3 değil ikili averajı ile beraber 7 puan oldu. Gene de çok takılmadan önümüze bakmamız lazım.
 
Futbol çoğumuzun bildiği üzere bir çok dış etkenle ve psikolojik etki ile ve duygusal zekayla oynanan bir oyun bizim de başımıza geldiği üzere eğer futbolun bu duygusal tarafını dikkate almaz çok metalik bakarsanız şampiyonluk yolunda takımınızı aynı hedefe yönlendiremezseniz asrın takımına sahip olsanız da sonuç hüsran olabiliyor.
 
Futbolun duygusal tarafını süreç içersin de domine eden iki tane itici güç var birisi hoca birisi taraftar.
 
Ben hemen hemen bir sezona yaklaşan birlikteliğimiz de Suat hocanın bu yönünü başarılı buluyorum. Özellikle geçen sene kaybedenler kulübüne dönen takımdan şampiyonluğa giden takım yaratabilmesi yönünün kuvvetli olduğunu göstermişti.
 
Bu sene de birçok takımdan gelen ve geldikleri takımlarda bir nevi kral olan oyuncunun gelip toplandığı takımımızda taşları çok kısa sürede yerine oturtup hedefe yönlendirdi. Bugün bu yönü ile eleştirmeye kalksak belki biraz Cihan’dan bahsedebiliriz onun dışında bir eleştiri getiremeyiz. Ben Cihanla olan sürecin de kapanmadığını birkaç hafta sonra mutlu sonla biteceğini düşünüyorum.
 
Hocayla ilgili işin teknik taktik tarafına girmek haddimize değil bizim tek takip edebileceğimiz şey oyun düzeninde aksayan yerlerin bir sonraki maçta yine aksaması o zaman bir çözüm üretilmediğini görür üzülürüz. Hocamızın aksayan yerleri görüp görmediğinde şüphe eder tereddüt ederiz. Ancak Suat hoca bir sezona yaklaşan zaman diliminde bize gösterdi ki hızlı tespit seri çözüm üretebilen bir spor adamı, bu şekilde de devam edeceğini umuyoruz.
 
Futbolun duygusal tarafını domine den ikinci güç tribün bakın taraftar demiyorum, tribün diyorum. Süper ligde ve diğer liglerde yer alan birçok takıma göre taraftarımız kıskanılacak derece de iyi, tribünümüze gelince içsel ve dışsal yani bizlerin elinde olan ve olmayan taraflarıyla sorunlarımız var.
 
Bizlerin yani tribünlerin elinde olan çözmemiz gereken sorunumuz son 3-4 yılda tribünlerimize bulaşan şarkı türkü laylaylom mikrobu, bazen bu virüs bizi öyle esir alıyor ki, oynanan maçı, rakibi, dakikayı, skoru her şeyi unutuyoruz. Özellikle başta da söylediğim gibi kimsenin derdinin futbolu güzelleştirmek olmadığı hakem ve rakip oyuncu karakterinin yerlerde süründüğü bu ligde tribünlere çok iş düşüyor.
 
Her an maçın içinde olup olumlu ve olumsuz her harekete anında tepki vermemiz gerekiyor. Bu konuda irade sahibi olan arkadaşlarımdan özel ricam bu konuya kafa yorup nasıl ki takım bir sonraki maça hazırlanıyorsa tribünde sete çıkanlarda bir sonraki maça hazırlansın. Kim maçı takip edecek kim tepkileri başlatacak, hangi durumda hangi dakikada şarkı türkü söylenecek hangi dakikada veya durumda rakiple hakemle ilgilenilecek belirlensin deklare edilsin dersimize çalışıp maçımıza gelelim.
 
Bizlerin elinde olmayan sorunlar ise ikiye ayrılıyor iç saha sorunu dış saha sorunu,
 
İç saha da bariz bir stat sorunumuz var bir önceki yazımda yerden yere vurduğum bizim gücümüzü emiyor dediğim, isminden başka hiçbir şeyi güzel olmayan Atatürk stadına bağımlı olarak yolumuza devam ediyoruz. Ama geçen hafta gazete de çıkan haberlerle Kasım veya Aralık ayından itibaren onu da elimizden alacaklarını öğrendik. Tam şampiyonluk savaşının kızışacağı yeni yılda maçlarımızı nerede oynayacağımızı bir an önce bilmemiz hatta mümkünse hemen orada oynamaya başlamamız gerekiyor. Umarım stadtan sorumlu yöneticilerimiz bu işlere kafa yoruyordur.
 
Dış sahaya geldiğimizde ise bu sene başımıza bela olan deplasman yasakları; her deplasmandaki il güvenlik kuruları hafta hafta deplasmanlarımızı yasaklıyor. Türkiye’nin deplasmanda en aktif taraftar grubu olan Göztepemiz gurbet ellerdeki en önemli itici gücünden yoksun ediliyor.
 
Ne güzel olurdu Milli Eğitim Bakanlığı ah şu okullar olmasa zihniyetinin bir devamı olarak tribünler sevdalılarına tribünleri kapatanlara her platformda her türlü tepkiyi vermeliyiz geçerli bir sebep yoksa kesinlikle boyun eğmemeliyiz, İl Güvenlik Kurullarının elini güçlendiren rakip takım yöneticilerini de deklare edip eleştirmeliyiz diye en sert tepkiyi verirken. Bu hafta bir sürpriz ile karşılaştık.
 
Kulübümüzün bu işlerden sorumlu yöneticileri bizim taraftarımızın gitme garantisi yoksa onlarda gelmesin teklifini İl Güvenlik Kurulu’na iletti. Zaten bahane arayan il güvenlik kurulunun eline ballı börek verdik. Biz yasaklamayacaktık ama Kulüp istedi kozunu kendi elimizle teslim ettik.
 
Bu kararı iki yönüyle eleştiriyorum.
 
1) Tribüne yasak koymak Göztepe’mizin kulübüyle yöneticisiyle taraftarıyla Türk futbolundaki yeri ve konumuna uygun bir davranış değil. Rakip kim olursa olsun ve ne yapmış olursa olsun Göztepe tribünlerinde her zaman yeri vardır.
 
2) Neredeyse deplasmana giden seyircisi olmayan takımlardan oluşan bu ligde büyük bir stratejik hata yapılmıştır. Bu ligde hangi rakibimizin umurundadır İzmir’e deplasmana gelmek veya hadi geldiğini düşünelim İzmir’de yerleşik tabanı olan şehir takımları dışında kaç kişi gelecektir.
 
Bandırma gelseydi kaç kişi gelecekti. Ama gelip tahrik edeceklerdi, Futbolcusu etmedi mi? Hakem etmedi mi?  O zaman haftaya futbolcularla hakem de gelmesin. Mesele tahrik edilmek değil mesele tahrik olmamak bir çözüm üreteceksek buna üreteceğiz.
 
Yöneticilerimiz bu kararla büyük bir stratejik hata yaparak rakiplerimizin eline önemli bir koz vermiştir. Artık her takım her maç öncesi biz gitmeyelim onlarda gelmesin veya onlar gelmesin bizde gitmeyelim seçeneğini masaya koyacaktır.
 
İl Güvenlik Kurulları kendilerinin üzerinden sorumluluk gittiğinden balıklama atlayacaktır. Geçmişte bunu talep etmiş bir Kulüp olarak ta bize de paşa paşa kabul etmek düşecektir.
 
Umarım yanılırım ama bence bu hamle ile bu sezon çok istisnai durumlar dışında deplasman tribünümüz kapanmıştır. Oysa ne olursa olsun kimse için deplasman tribünü kapanmasın bayrağının taşıyıcısı olmaya devam etseydik. Bir yerde bu direnci kırabilirdik.
 
Herşey Tek Büyük Göztepe İçin
 
Özkan Cengiz
Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
 
 

YORUMLAR

KÖŞE YAZILARI

  • İnstagrama kayıtlı 52 milyonluk örneklem üzerinden bakarak Türkiye’de hangi takımın kaç taraftarı var? İnstagrama kayıtlı 52 milyonluk örneklem üzerinden bakarak Türkiye’de hangi takımın kaç taraftarı var?
    Written by Oguz Resat Sipahi 10 May 2020
    Oğuz Reşat Sipahi http://www.sipahi.tk Hangi takımın daha çok taraftarı var? Bu soru çok iç gıdıklayan bir soru biliyorum. Pazar Pazar maçlar da yok. Nereden aklıma geldi diye sorarsanız Dövletimiz sağolsun. İnstagramda Kumluca-Olimpos alanının yüce Dövletmiz tarafından 1. derece sit alanı konumund...
  • Ülkemizde 1098, dünyada 108319 kişiyi covid19 kanlı ve mukuslu kırbacı ile kaybettik... Ülkemizde 1098, dünyada 108319 kişiyi covid19 kanlı ve mukuslu kırbacı ile kaybettik...
    Written by Oguz Resat Sipahi 12 Nisan 2020
    Oğuz Reşat Sipahi http://www.sipahi.tk *Ülkemizde 1098, dünyada 108.319 kişiyi covid19'un kanlı ve mukuslu kırbacı ile kaybettik... *Ne mutlu bizlere değil ki ülkemiz, covid19 açısından müreffeh ülkeler düzeyini yakalama ve aşma yolunda koşar adımlar ile ilerliyor... Yine de arada iyi şeyler de var...
  • Gözyaşları... Gözyaşları...
    Written by Oguz Resat Sipahi 21 Nisan 2019
    Oğuz Reşat Sipahi http://www.sipahi.tk Uzun zamandır yazasım gelmiyordu ligin ilk devresinde yazacak birşey yoktu pek, ya da dünyevi dertlerden yazasım gelmedi... Ligin ikinci devresinde de yazasım gelmedi bu sefer çoğunlukla dünyevi ailevi dertlerden... Dünkü gözyaşlarına kadar... Taraftarımızın,...
  • Göztepe TEK Büyüktür. Göztepe TEK Büyüktür.
    Written by Özkan Cengiz 28 Nisan 2018
    Özkan Cengiz ozkan@ozkancengiz.net Göztepe TEK Büyüktür. Yıllar önceydi amatördeydik, takıma tribünlerin yoğun tepkisi vardı, hoca ve oyuncular fazlaca tepki alıyorlardı. O günlerin yöneticileri ile bir araya geldik. Şaşkındılar, bize nasıl profesyonel çalıştıklarını anlatıyorlardı. Video analizler...
Diğer yazılar:

Diğer başlıklar

Twitter