Yazdır
Göztepe taraftarı olarak, iki hafta önce kazanılan Galatasaray maçının cakasını satıyorduk. Geçen hafta deplasmandaki Denizlispor maçı mağlubiyetini de "futbolun içinde üç sonuç da var" ağırbaşlılığı içinde karşılayıp, evimizdeki Çaykur Rizespor maçına odaklanmıştık. Tribün gediklilerinin aşina olduğu yorumlar sonrası başlayan maçın henüz ikinci dakikası dolarken, tartışılır bir pozisyonda, rakibin kazandığı penaltının golle sonuçlanması tribünlerimizde soğuk duş etkisi yapıyordu.
Kapalının solundaki bizim "Yalı Çocukları" ile açığın göbeğindeki "Tamtamlı" grubun tüm tribünleri ateşleyen tezahüratlarına Mehmet Önür golle yanıt verdiğinde dakikalar 8'i gösteriyor, beş dakika süren sersemliğimiz 1-1'le kayboluyordu. Beraberlik sonrası rakip kaleyi kuşatma altına alan bir Göztepe seyrediyorduk. 39. dakikada Göksel'in o "tanıdık, bildik" sağdan nefis ortasında top Mustafa Özkan'ın kafası ile buluşunca, skorboarddaki sonuç 2-1 Göztepe'nin lehine dönüyordu.
İkinci yarı başladığında Erhan Namlı ve Tetteh'li bir Rizespor vardı. Bu iki futbolcu rakibe dinamizm getirirken Göztepe'nin ilk yarıdaki futbolundan eser kalmadığını gördük. Top kayıpları, hatalı paslar...52.dakikada "yakar top" misali defansımızın bur türlü uzaklaştıramadığı top, rakibin beraberlik golü olarak ağlara giderken "acaba" demeye başlamıştık. 2-2 sonrası, en önemlisini Zafer Biryol'la bulduğumuz gol girişimlerinden sonuç çıkmayınca, üstelik rakibin gol hücumlarını görünce beraberliğe razı hale geldik. 67.dakikada siyahi futbolcu Tetteh onsekize yakın bir yerden attığı şutla, umutlarımızı cildinin rengine çevirdi.2-3. Ümit Kayıhan'ın yaptığı oyuncu değişiklikleri "tribün ulemaları" nın yanlış değişiklik yapıldı değerlendirmelerini haklı çıkarınca, 28 maçlık "Alsancak Sihiri" anılarımıza miras kalmış oldu.
Maç çıkışında ruh halimizde, kendi evinde kritik bir maçı kaybeden bir takımın taraftarının ruh halinde bulunması olağan, ne varsa hepsi vardı.
Daha iki-üç hafta önce Avrupa kupaları diye iç geçirirken, bu kez kümeye ilişkin parmak hesapları içinde evlerimizin yolunu tutuyorduk.
Dr.İrfan Asil