Oğuz Reşat Sipahi

http://www.sipahi.tk

Kulübü 550 km uzaktan yönetmeye çalışmaya...

Hadi olmadı, sportif direktör atayamamaya...

Futbolcuları teknik direktörle başbaşa bırakmaya, destek verecek bir sistem oluşturamamaya...

Maçlara gelmenin haber değeri taşımasına...

Sosyal sorumluluk projesine, oldukça antisosyal devam etmeye çalışmaya... (Cümle Özant Önçağ'dan alıntı)

Aynı hatayı seri şeklinde tekrar etmeye, ettirmeye...

Benzer şeyler yaparak farklı bir sonuca varmaya çalışmaya...

Gerekli transferleri kamptan sonra, hatta lig başladıktan sonra yapmaya, lisansı zamanında çıkaramamaya...

Kamp görmemiş futbolcularla başarı için çalışmaya...

Forveti en son almaya (şu ana kadar alınanlar tutmadı, umarız Tum tutar zaman istiyor gözükse de)...

Futbol takımına seri tecavüzlerde bulunan hakemlere ve onu atayanlara  sessizlik senfonisi yazmaya...

Tesis için bir açıklama yapamamaya...

Tesis için arsayı almak yerine illa ki kiralama yolu seçmeye, senelerce beklemeye, İzmirspor tesislerine yaptırım yapmaya, kulübe alınmış arsaya dokunmamaya, kiralanmış arsaya da...

"Basketbol takımını 1 kuruş istemeden devredelim..." cümlesine kayıtsızlığa...

İzmirgücü Vakfı'nda stadyum için Göztepe ile çelişen, saçma sapan şeylere imza atmaya...

Kulüp üyelikleri için yapılan başvuruları kulak ardı edip, kurumsallıktan bahsetmeye...,

Ne olursa olsun, kurumsal inadımıza birşey olmasına...

İnadım inat... Kime ve neye inat?

İnadım inat güzel olabilir ama kendine, kurumuna ve çevrene zarar vermediği, hatalı inat fark edilebildiği, hatada inat olmadığı sürece...

İnadım inadın sonuçlarının fark edilebilmesi? Bir gün mutlaka da dilerim görebiliriz...

Oğuz Reşat Sipahi

http://www.sipahi.tk

Dün akşam (19 Aralık Çarşamba) Göztepe teknik direktörü Kemal Kılıç-eşi Diana Hanım, ben ve Göztepe ailesinin gazetecisi, muhabiri, yorumcusu ve medyacısı Çağatay Çağlar ile birlikte oldukça uzun bir sohbet ortamı yakaladık.
Konuşmanın amacı röportaj değildi. Daha çok dertleşme-fikir alışverişinde bulunma şeklindeydi.
Uzun konuşmalardan Kemal Hoca’nın taraftara vermek istediği mesajları sizlere aktarmak gerekirse…
Kemal Hoca Göztepe taraftarının Türkiye'deki en önemli taraftar kitlelerinden biri olduğunu söyledi. Buna karşı futbolcuların fiili şiddet korkusundan etkili olamadıklarını, insiyatif almakta zorlandıklarını belirtti. Taraftarın protesto hakkına saygı duyduğunu, buna
karşı protestonun Sakarya maçı gibi stadyum içinde kalmasının önemli olduğunu, hele ki şiddete hiçbir şekilde yönelmemesi gerektiğini özellikle vurguladı.
İkinci vermek istediği mesaj medyaya “Kim gidecek, kim kalacak?” ile ilgili hiçbir açıklama yapmadığını ve kararın Tavşanlı maçı sonrası verileceğiydi.
Son olarak da Göztepe’de olmaktan çok mutlu olduğunu belirtti temel mesajlar olarak.
Her şey sadece Göztepemiz için…

Oğuz Reşat Sipahi

http://www.sipahi.tk

İnsanoğlu tekrardan kaçabilecek bilinç ve algı düzeyinden uzak olduğu için tarih tekerrürden ibarettir... Takımı buraya taşıdıkları için müteşekkir olduğumuz yönetim "arkasındayız!" mesajını verdikten sonraki iki-üç haftalık sürecin ardından, Hüseyin Kalpar Hoca da değirmen taşına dayanamayanlar kümesinin yeni üyesi olarak Göztepe tarihindeki yerini aldı. Forvete beşinci, altıncı tercihini almanın/aldırmanın/alınmasına razı olmanın cezasını çekti. Bize de çektirdi, çektirecek de... Geçen sene takımın ligde kalmasına katkılarından dolayı Hüseyin Kalpar'a teşekkürler.


Bunların olacağını ön görüp, hatta Sayın Başkan İmam Altınbaş'ın yüzüne defaten söyleyebilmek; üzülmeyi engellemiyor. Pek çok kere söylediğimiz, yıllarca yaşayarak öğrendiğimiz, yönetimce öğrenilmesi için de çaba harcadığımız ama öğrenilmesini başaramadığımız; Göztepe'de teknik direktör istikrarı isteniyorsa, özellikle iç sahada yenilmeyecek bir takım gerekiyor. Bu da ortalamanın çok çok üstünde iyi kadro ya da ortalamanın az üzerinde iyi kadro+üst düzey seyirci baskısı+gol atabilmek demek. Mümkünse bunların hepsi birarada olmalı. Zaten iç sahada kazanma oranın yüksek olursa hemen her zaman ilk üç içinde oluyorsun.


Göztepemiz Altınbaş dönemindeki iki şampiyonlukta da bir ya da iki üst ligin futbolcu ve teknik adamları (Özcan Kızıltan, Buca'dan gelenler, İlhan Şahin vs ya da Akif Basaran, bir üst ligden gelenler vs)+idari menajer benzeri iki karakter; Barış Güçlü ve Ali Gültiken ile başarılı oldu. Şu anki kadroda üst ligden oyuncu var mı? Gelen var da hala orada oynayabilecek sayı??? Başkan pek çoğunlukla İzmir'de bulunmadığı gibi, idari menajer de yok. Teknik direktörümüz de, Süperlig'de takım çalıştırmayalı çok olmuştu, zaten gitti de...Bundan sonrası??? Hüseyin Kalpar Hoca'nın gideceği haftalar önce belli olmasına rağmen B planı hazırlayamamış gözüken yönetimimiz bilir...

Lakin, kendi yorumumuzu da paylaşmak isteriz. Takımı Süperlig'de de taşıyabilecek bir teknik direktör, devre arasına kadar mümkün olduğunca iyi puan toplayabilmek için gerekli stadyum ve/veya bilet fiyatı değişiklikleri (Seyirci baskısı değişkenini lehe çevirebilmek için Alsancak Stadı ya da, Atatürk Stadı için sınır değer 10-12.000 kişiyi aşmak için 5 -1TL biletler) , motivasyon toplantıları (yemek, menajer vs) belki altyapıdan oyuncu alma (her hafta gol atan Fırat???) hamleleri ve devre arası iki üç nokta transfer belki ümitleri gerçek yapabilir.

Hayatta hiçbir şey yapmadan ancak karbondioksit üretebilir insanoğlu, o da kısıtlı bir süre... Duruma müdahale edilmezse de, ancak olanların olmaya devam etmesi izlenebilir. Filmin senaryosunun artık değiştirilmesi dileğiyle...

Her şey sadece Göztepe’miz için...

Oğuz Reşat Sipahi

http://www.sipahi.tk

Öncelikle Göztepe camiasının Kurban Bayramını en içten dileklerimle kutlarım. Göztepe sezon sonunda sezon başını, sezon içinde ise gelecek haftayı düşünme geleneğinden tarihsel problemlerine çözüm getirememe sürecini devam ettiriyor. Bugünün sorusu stadyum içerikli...


Futbolda büyümenin en önemli sıırı başarı, mümkünse sürekli başarı... Başarının sırrı para kazanıp, başarıdan gelen parayı verimli kullanmak, para kazanmanın sırrı ise birilerinin sistemi finanse etmesi... Bu birileri finansörler ve/veya sponsorlar ve/vaya taraftarlar olabilir. Dünyadaki büyük takımların en önemli finansörleri başta taraftarlar. Taraftarlar sisteme stadyuma gelip maç seyrederek ve/veya logolu ürün-dergi-kredi kartı kullanarak ve/veya televizyon seyrederek katkıda bulunuyorlar. Buna bağlı olarak dünyanın önde gelen kulüplerinin en büyük gelir kalemi maç günü gelirleri. Büyük maç günü geliri ise stadyumun kapasitesi ve taraftarın ödeyebildiği bilet fiyatlarıyla orantılı.


İzmir'de halen 1920'lerden kalma Alsancak Stadyumu ve 1970’lerden kalma Atatürk Stadyumu var Bucaspor dışındaki takımlara... Alsancak Stadyumu nispeten iyi bir futbol stadı olmakla birlikte, ikisi de "bakımsız Tarzan". Atatürk Stadı hem çok büyük, hem de tribünler çok uzak. 10.000 kişinin altı hemen her zaman varlığı yokluğu bir etki gösteriyor rakibe.  İkisinin de zemini iyi değil. Tribünler de... Takımlara büyük gelir getiren localar ikisinde de yok.

Daha kendi tesisine sahip olamayan, kendisine taraftarının 28 ay önce hediye ettiği araziyi uzak diye kullanmayıp, İzmirspor tesislerine yatırım yapmayı seçen, sonra da orada İzmirspor ile yarı yaraya saha paylaşarak idman yapılmasına neden olan bu vesile ile Ümit Özat'a bile malzeme olan bir yönetim tarzı için (İhmal etmeyelim, hem yönetime, hem de Urla Belediyesi'ne bir kez daha teşekkür edelim daha inşaat sesi duyulamasa da, Seferihisar ile aşağı yukarı aynı uzaklıkta başka bir araziyi kiralamak başarıldı...) stadyumdan bahsetmek ne kadar mantıklı tartışılır... Lakin...


Göztepe nasıl kendi stadına sahip olur? Bu soruya bizim gibi bilimden faydalanma geleneği olmayan, bilim hırsızlarının en üst düzey görevlere gelebildiği, uluslar arası alanda tek bir bilimsel makale üretmeden ulusal bilimler akademisine üye olabildiğiniz, halkı sistematik olarak eğitimsiz bırakılan  (Kadınlarda ortalama okumuşluk süresi 4.6, erkeklerde 5.1 yıl iken, geçen sene üniversiteye giriş birinci basamak sınavına giren 1.8 milyon lise mezunu kişinin 1.2 milyonu tek bir fen, 800.00’i de tek bir matematik sorusu çözememiş.) ülkelerde pek de akla gelmeyen sorular ile yanıt bulmaya çalışalım. Bizden öncekiler nasıl bir metot izlemişler? Nasıl stadyum sahibi olmuşlar? Bunları irdeleyerek, belki biz de Göztepemize nasıl uygun bir model geliştirebiliriz?


İlimiz, ülkemiz ve dünyadaki örneklere baktığımızda... Bir kısım stadyumun belediyelere yaptırıldığını görüyoruz. İzmir'den kendi stadyumu olan tek örnek Süperlig'e çıkıncaya kadarki dönemde İzmir'in en iyi yönetilen kulübü Bucaspor, Bjk yerine kendi bölgesinin takımlarına destekçi bir yerel yönetim bulunca İzmir'e yakışır tarihsel bir ironiyle stadyum sahibi oldu. Ülkede bir kısım takım sahip olduğu alanı devlete verip stat yaptırmış, şimdi kiracı olarak devam ediyor. Aslında Gürsel Aksel Stadyumu’nun olduğu alan da bu şekilde... Göztepe'ye ait olan o alanı absürt ve anlaşılmaz bir şekilde kaybedenleri bir kez daha sevgiyle anıyorum. Kiracı olanların bir kısmı (Gs) kirada olduğu alanı devlete verip, yine aynı devlete yeni stat yaptırdı. Diğeri (Fb) stadının tribünlerini parça parça yıktı ve yeniledi. Yurtdışında taraftarların ya da camiaların imece usulü ortaya koyduğu kaynaklarla yapılan örnekler (Barselona, Celtic) var. Özel sektöre isim karşılığı yaptırılan örnekler var. Devletin Urfa'ya yaptığına benzer direkt devlet iştirakli örnekler var.

Göztepe kendi stadını kendi yapabilir mi? Teorik olarak evet... Mesela 1000 koltuklu modüller (Yılda 1000 koltukluk model 2-3 milyon TL’lik bir yatırım gerektirir.) halinde öncelikle 10.000 kişilik kutu tarzı (yapı olarak rakam zamanla artırılabilecek) bir stadyum oluşturulabilir. Bunun yeri Gürsel Aksel Stadyumu’nun alanı  da, başka bir alan da olabilir. Bu süreçte belediye ve/veya belediyelerden ve/veya devletten de 1000'er koltukluk destek alınabilir.

Başka bir olasılıkda, Göztepe Ksk gibi kendisine stad yaptırmak için Alsancak Stadı'nın yalnızca kendisi için yok edilmesini isteyebilir. Aslında bunu istemek için yeterli done Ksk'den çok daha fazla olsa da, bu Göztepe'ye ve Göztepeliliğe yakışmayan pek çok Göztepeli için utanç verici, futbol tarihi ve İzmir düşmanı bir hareket olur.

Başka bir yöntem ise Alsancak ya da Atatürk Stadı'nı uzun vadeli kiralamak ve parça parça yıkıp, yeniden yapmak olur. Alsancak Stadı'nın Altay'a ihalesiz verilme sürecini anlamaya muvaffak olamadım bugüne kadar. Bir akılcı sebebi var mı bilmiyorum da... Aynı İzmir'e yeni stad için neden illa ki eldekilerden olunması gerektiğini hiç mi hiç anlamadığım gibi... Ama o sorun aşılırsa Alsancak Stadı parça parça yıkılıp yeniden yapılabilir... Atatürk Stadı'na talip olmak daha kolay... Uzun vadede ortaya konulan hedefler için (Real Madrid vs) koltuk sayısı daha fazla bir stadyum çok çok daha mantıklı... Tribünleri parça parça yıkıp... Sahaya daha yakın, yarısı kapalı değil, tamamen kapalı tribünlü, hatta üstü de kapanabilen stadyum ve tribünler yapıp, belki bir kısmının altına da inşaata sponsorluk karşılığında market (marketi kendi de işletebilir.), alışveriş merkezi inşa edip, sorun ebedi şekilde çözülebilir. Göztepe'de kendine 24 saat yaşayan bir mekân sahibi olmuş olur.


Bütün bunlar olabilir mi? Bana göre evet... Göztepe, Avrupa düzeyinde üst düzey başarı istiyorsa, bir şekilde olmak zorunda da. Ömrümüz yeter mi? Her ne kadar bizim görüp, göremeyeceğimiz bir "?" olsa da, bir gün her şey çok güzel olacak...

Her şey sadece Göztepe’miz için...

Oğuz Reşat Sipahi

http://www.sipahi.tk

Sene başından beri takım iç ve dış saha farketmeksizin gol atmakta zorlanıyor.

Evet bunda Hüseyin Kalpar'ın da, oyuncuların da payı var.

Ya yönetim?

Forvet transferinde bu kadar geç kalın diye Hoca mı söyledi?

Hadi bunların hepsi oldu...

İlk altı haftanın kanser edici olacağı da belliydi ve etti...Bu kanser sürecinde evet takım gol atamadı, atamıyor... Lakin, kötü oynadığını söylemek de zor. Hatta bence çoğunlukla iyi oynadı.  Pozisyona giriyor bazı bazı zor olsa da ama hep kolay kaçırıyor. Ki evet bu maçta Samsun ve Rize açına göre daha az pozisyona girdik. Girdiklerimizi de ya hakem yedi, ya oyuncular...

Hakem nasıl yedi? Yine penaltı vermeyerek... Yine kırmızı kart kullanmayarak...

Hakemler sürekli hakkımızı yiyorlar... Yönetim ise "mute" tuşuna basılmış gibi...

İnsan Bilgin dönemini anmadan edemiyor ki hakemler hakkımızı yemeye cüret bile edemezdi.

Evet altı maçtır pekçok penaltımız verilmedi. Bu maçta da verilmedi.

Tüm bunlara Hüseyin Kalpar'ın cılız sesi dışında kimse tepki vermedi.

Yönetim sessiz kaldı, kulağının üstüne yattı, yatmaya devam ediyor.

Bir de şu var. Alsancak Stadı olsa o penaltılar bu kadar kolay es geçilemezdi.

6500-7000 taraftar takımı ileriye gitmeye, hücum prese çok daha kolay iterdi.

O kırmızı kartın üstüne yatılamazdı...

Hakemler taraftarı tahrik etmeye bu kadar cesaret edemezdi.

İlla ki Atatürk Stadı diyenler kimlerse... İşte sonucu... Üç maçta dört puan, beş puan kayıp. Verilmeyen penaltılar, kırmızı kartlar.

Hakkımızı avurduyla götürdüler, yemeye devam ediyorlar...Bu gidişle aksırıncaya, tıksırıncaya kadar yiyecekler.

Taraftara gelince... Cefakeş Göztepe taraftarı yine işin başındaydı. Elinden geleni yaptı. Ne mutlu ki kapalının sağı ve solu karşılıklı tezahürat yapmayı başardı. Takım da bu dakikalarda  hareketlendi. İronik olarak tribün durunca, takım da durdu. Neyse ki protestolar esnasında gol yenmedi. Kendi adıma maç bitmeden yapılan protestolara katılamıyorum. Futbolda son dakikaya kadar herşey mümkün (Bakınız Rizespor maçı). Bu ülkede de  hiçbirşey oluncaya kadar olmuş sayılmaz. Taraftar teknik direktör Hüseyin Kalpar'a protestoda haklı olabilir ama keşke protesto maçtan sonra yapılsaydı...

Takımdan bahsedecek olursak, defans giderek oturuyor. Son dört maçta tek gol yediler. Bu maçta da net pozisyon vermediler. Ofans ise yerinde saymaya devam ediyor. Kulelerimizi birarada oynatmayıp (ya da 10 dk oynatıp), oynayanlara da isabetli orta yapamamaya devam ediyoruz. Şut çekme özürümüz de fazla geçmedi. Maçın flaş adamı Halil  son vuruşa ya da ortaya kadar harika ötesi ama o noktada kendini geliştirmesi gerek. Sağ ayağını daha da geliştirebilmek için de önünde uzun seneler var, umarım kullanır. Dilaver'den herkes çok daha fazlasını bekliyor. Kaptan İlhan elinden geleni yapıyor ama agol yollarına daha fazla yaklaşmaya çalışırsa kısırlığa belki tekrar çare olmaya başlar. Ali'nin sakatlığı umarım ciddi değildir. Twitter'ını da kapatıysa kötü olmamş. Bu arada bu lige göre çok "light" ya da "çıtkırıldım" bir hücum tarzımız devam ediyor. Şaban ve Bedi ile başlasak ya da daha uzun süre çift forvet oynasak farklı olur muydu? Bu noktada Hoca değiştirmenin faydası olur mu? Olma olasılığı da, olmama olasılığı da var. Tahmin etmek zor. Hayat kontrol grubu olmayan, tek kollu, ileriye dönük olarak çeşitli müdahalelerin sonuçlarının tek yönde yaşandığı ve sonuçlandığı bir süreç. Ben kendi adıma istikrardan yanayım. Bununla birlikte şampiyonluk sözde değil özde isteniyorsa, Göztepemizi yönetenler tarafından, stad değiştirmenin ve hakemlerin bu olumsuz tavrı konusunda sert tepki vermenin faydalı olma olasılığının çok daha yüksek olduğunu düşünüyorum. İsteyenin bir yüzü kara... Alsancak Stadı tribünün takımı ileri itmesinin daha kolay olduğu bir mekan... Verilmeyen penaltıların hesabını Hoca kadar yönetim de sormalı. Şampiyonluk isteniyorsa olmazsa olmazlar; hakkını savunabilen yönetim, başkanlık yapan bir Başkan ya da görevini yapacak Ali Gültiken benzeri bir kişi gerekiyormuş gibi gözüküyor.

Evet altı haftalık bekleme süresi  bitti. Takım an itibariyle ikincinin 9 puan gerisinde. Şampiyonluğun tarifi maç başı iki puansa, takımın deplasmanlardan puan almayı öğrenmesi (Hüseyin Kalpar daha geçen senenin sonundaki Bucaspor maçı hariç deplasman puanı yok) ve içeride kazanmayı öğrenmesi gerek. Hiçbirşeye müdahale edilmezse bu çok zor. Bu süreçte başta hakkını savunabilen ve futbolcularla daha yakından ilgilenen bir başkan ve/veya yönetim ve/veya idari menajer olmak üzere, teknik direktör, kadro, TFF-hakemler ve stad değişkenlerinden bir ya da tercihen fazlası müdahale gerektiriyor. Yok "Biz memnunuz, zaten programımızda şampiyonluk yok, izleyelim." diyorsanız, söyleyin bize, boşu boşuna kendimizi üzmeyelim, kahrolmayalım.

 

 

 

 

 

KÖŞE YAZILARI

  • İnstagrama kayıtlı 52 milyonluk örneklem üzerinden bakarak Türkiye’de hangi takımın kaç taraftarı var? İnstagrama kayıtlı 52 milyonluk örneklem üzerinden bakarak Türkiye’de hangi takımın kaç taraftarı var?
    Written by Oguz Resat Sipahi 10 May 2020
    Oğuz Reşat Sipahi http://www.sipahi.tk Hangi takımın daha çok taraftarı var? Bu soru çok iç gıdıklayan bir soru biliyorum. Pazar Pazar maçlar da yok. Nereden aklıma geldi diye sorarsanız Dövletimiz sağolsun. İnstagramda Kumluca-Olimpos alanının yüce Dövletmiz tarafından 1. derece sit alanı konumund...
  • Ülkemizde 1098, dünyada 108319 kişiyi covid19 kanlı ve mukuslu kırbacı ile kaybettik... Ülkemizde 1098, dünyada 108319 kişiyi covid19 kanlı ve mukuslu kırbacı ile kaybettik...
    Written by Oguz Resat Sipahi 12 Nisan 2020
    Oğuz Reşat Sipahi http://www.sipahi.tk *Ülkemizde 1098, dünyada 108.319 kişiyi covid19'un kanlı ve mukuslu kırbacı ile kaybettik... *Ne mutlu bizlere değil ki ülkemiz, covid19 açısından müreffeh ülkeler düzeyini yakalama ve aşma yolunda koşar adımlar ile ilerliyor... Yine de arada iyi şeyler de var...
  • Gözyaşları... Gözyaşları...
    Written by Oguz Resat Sipahi 21 Nisan 2019
    Oğuz Reşat Sipahi http://www.sipahi.tk Uzun zamandır yazasım gelmiyordu ligin ilk devresinde yazacak birşey yoktu pek, ya da dünyevi dertlerden yazasım gelmedi... Ligin ikinci devresinde de yazasım gelmedi bu sefer çoğunlukla dünyevi ailevi dertlerden... Dünkü gözyaşlarına kadar... Taraftarımızın,...
  • Göztepe TEK Büyüktür. Göztepe TEK Büyüktür.
    Written by Özkan Cengiz 28 Nisan 2018
    Özkan Cengiz ozkan@ozkancengiz.net Göztepe TEK Büyüktür. Yıllar önceydi amatördeydik, takıma tribünlerin yoğun tepkisi vardı, hoca ve oyuncular fazlaca tepki alıyorlardı. O günlerin yöneticileri ile bir araya geldik. Şaşkındılar, bize nasıl profesyonel çalıştıklarını anlatıyorlardı. Video analizler...
Diğer yazılar:

Diğer başlıklar

Twitter