TFF ÜZERİNE GÜZELLEMELER - 1:
21 az olur 24 yapalım!
Önce şunu söylemek zorundayım: Sayın Futbol Federasyonu Başkanımızla hiçbir alıp veremediğim yok. Tam tersine kendisi sevimli bulduğum bir insandır. Bütün iyiniyetiyle Türk futboluna yararlı olmak için çalıştığından da hiç kuşku duymuyorum. (Gerçi bunun iyiniyet bölümü tamam da çalışma yönünde pek öyle bir derdinin olmadığını söylemek daha yerinde olur. Öyle sanıyorum ki Antalya'da golf oynamak, onu futbolla ilgili işlerden çok daha fazla meşgul ve mutlu ediyor.)
Ayrıca, herhangi bir spor gazetecisi için sayın Demirören aleyhinde sayılabilecek birşeyler yazmak hiç de akıllıca olmaz. Çünkü kendileri iki önemli ulusal gazetenin sahibi. (Yaşanan bunca fiyaskoya karşın pek de tepki görmeyişinde bunun etkisi görmezden gelinemez.) Dolayısıyla yarın öbürgün Zaman'dan ayrılma durumu ortaya çıkarsa oralarda kapıların açık olduğunu bilmek insana iyi gelebilir. En azından bunu düşünmek gerekir. Gelgelelim, sayın Demirören o kadar kötü bir TFF Başkanı ve öyle korkunç sözler ediyor ki insan bu tehlikeleri göze almak zorunda kalıyor...
Öncelikle somut durum ortada: Onun görev dönemi içinde Milli Takım, tarihinin en başarısız yıllarını yaşıyor. Hiçbir büyük organizasyona katılamadığımız gibi 4. kategoriye kadar gerilemiş olmak gibisinden bir utancı yaşıyoruz… Yabancı oyuncu sayısı konusundaki tutarsız ve çelişkili kararlar, altyapıya önem verilmesinin sadece lafta kalması, boş tribünler ve bir yığın hatalı günlük kararlar bu federasyon yönetiminin çok açık başarısızlıkları… 3 Temmuz sürecindeki rezaletlerle ilgili hiçbirşey söylemeyi gerekli görmüyorum…
Layık olduğumuz yönetim!
Türk futbol dünyasının kendi dinamikleriyle böyle bir yönetimden kurtulma konusunda bir çabasının olmayışı çok hazin! Oysa kiminle konuşsanız tepki göstermek değil düpedüz isyan ediyor. O zaman, siz buna layıksınız, demekten başka çıkar yol kalmıyor... Galiba sayın Demirören'in cezası Kulüpler Birliği Vakfı Başkanı Göksel Gümüşdağ oldu. Gümüşdağ, bir süredir fiilen TFF'nin görevlerini devralmış gibi konuşuyor ve davranıyor. Gerçi 7 Haziran seçiminden sonra onun durumu da güçleşebilir ama en azından bugüne kadar olanlar böyle.
Bu kapsamda önümüzdeki dönem naklen yayın gelirinin yeni kurulacak şirkete aktarılma yolundaki gelişmeler sırasında çok utandırıcı bir durum yaşandı ama sayın Demirören bunu ‘birlik ve beraberlik' palavrasının arkasına gizlemeye çalıştı. TFF'nin naklen yayın gelirlerinden almakta olduğu yüzde 12'lik pay önümüzdeki dönemde yüzde 4'e düşürülecekti. Çok değerli başkanın adeta bir başarı gibi açıklamaya çalıştığı durum, gerçekte yönettiği kuruma ihanet anlamına gelecek bir duyarsızlık örneğiydi.
Bugün Türkiye'de ve dünyada hangi kurum, çok büyük pastadan yüzde 12 pay alırken bunun üçte birine düşürülmesine gönüllü olarak razı olabilir? Bu makama mücadele edip tartışılmaz biçimde hak kazanarak gelmiş birinin böyle bir aşağılanmaya razı olabileceği düşünülebilir mi? Sayın Demirören elbette ki Gümüşdağ'ın gücünün nereden geldiğini biliyor ve onun için sessiz kalıyor. (Keşke yakın dostlarıyla özel sohbetlerinde bu konularda neler söylediğini öğrenebilmek mümkün olabilse.)
Aslında Demirören öylesine aciz ve çaresiz ki, ‘Yahu bunu böyle yapmayalım da, TFF bu yüzde 12'lik miktarın yüzde 8'ini kulüplerin altyapı çalışmaları için destek olarak verir, gibisinden bir kılıf bulalım' gibisinden bir kıvraklık bile gösteremiyor. Nasıl geldiğini ve orada kalabildiğini kendisinin de anlayamadığı koltukta bir dönem daha oturabilmek için bakalım daha ne gibi zilletlere katlanmak zorunda kalacak? Bu kadar acı bir durumun adını ‘istikrar' koymaya kalkanlar da var. Utanmazlık duvarı aşılınca artık hangi uçurumlara düşeceğiniz belli olmuyor. Yazık! İnsan gerçekten üzülüyor.
Ne dediğinizi biliyor musunuz?
Sevgili başkanın TRT'deki son konuşmasında söylediklerinin bir bölümü, onun ağzıyla kulağı arasındaki bağlantı sorununu bir kez daha ortaya koyacak nitelikteydi. Küme düşen 3 takım yetkililerinin başvurusu üzerine önümüzdeki sezon ligin 21 takımla oynanabileceği yolundaki söylentilerle ilgili ne düşündüğü sorulduğunda, bunun olabileceği anlamında sözler etti. Tabii ki buna tek başına kendisi karar verecek değildi. İlgili ve yetkili birimlerin karar vermesi halinde böyle bir durum gerçekleşebilirdi.
Biliyorum, kimsenin kulak astığı yok ama bu son derece üzücü ve utandırıcı bir durum. Futbolun içinden gelmiş, işi bilen bir başkan, hiçbir biçimde böyle birşeyin olamayacağını anında söyler, bunu konuşmayı bile şiddetle reddeder. Futbolumuzun bugüne kadar en çok tartışılmış konularından biridir bu. Varılan sonuç da ligimizin 18 değil 16 takımla daha sağlıklı biçimde sürdürülebileceği şeklindedir. Nitekim bu sezon sıcaklar nedeniyle lig birkaç hafta geç başlamış ve bir yığın sıkıntı doğmuştur.
Belki çok daha önemlisi, küme düşmüş 3 takım hangi hakla yeniden lige alınabilecektir. Tamam, hakka hukuka pek kulak asılan bir dönemden geçmiyoruz ama bu işin çok daha sorunlu yanları var. Bunun yapılması halinde korkunç bir kaosun ortaya çıkacağını öngörmek hiç zor değil. Daha önce düşmüş ya da bu sezon 1. Lig'de play off oynamış takımlar ‘bizim de hakkımız' deyip mahkemelere başvurmaya kalkarsa ne yaparsınız? TFF başkanı buna benzer konularda bu kadar düşüncesizce konuşabilir mi? Daha akıllıca karşılık vermek çok mu zor?
Hayır, seçimi düşünüp politik filan davranmıyor, futbolla ilgili konulardaki cehaletinden kaynaklanıyor söyledikleri. Daha önce tüyler ürpertici nitelikte bir yığın laf etti. Kulüplerin bankalardan değil TFF'den para istemeleri yolunda bile açıklamada bulundu. Yahu, insan hiç değilse ‘21 takımlı lig imkansız, belki 24'lü yaparız, iki ayrı grup kurar, sonra da play off oynatırız. Böylece, GS-FB maçlarının geriliminden kurtulur, hatta BJK-Bursaspor'u da ayrı gruplara verip rahatlarız' der. Karşısındakiler ve dinleyenler de şaka mı gerçek mi olduğu anlaşılmayan sözler karşısında şaşkına döner. Bunu bile becerebilecek kıvraklığı yok sayın Demirören'in. Onun gibi birini ikinci kez 4 yıl daha seçmek için yarışıyoruz. Demek, bizim layığımız da o!
Ahmet Çakır / Zaman