Erşan Yetişir
Kazanmak güzel
Son haftalardaki kazanamama geleneğine son vermek isteyen Göztepe oyuna 4-4-2 hücum ağırlıklı bir oyun anlayışı ile başladı. İlk çeyrekte özellikle orta sahada baskı uygulayan sarı kırmızılı ekip bu oyun anlayışını kısa sürede olsa Elazığ’a hissettiren taraftı. Bu dakikalarda gelen gol sonrası rakibinin de gününde olmaması nedeniyle oyunu bu bölgede ayağa pas yaparak topun genelde kendisinde kalmasını sağladı.
Son çeyrekte geriye yaslandığı anlarda rakibinin cılız ataklarını savunmada mükemmel oynayan Anıl ve Fuat ile savuşturan sarı kırmızılı ekip ilk yarının sonunda soyunma odasına golün verdiği moralle giden taraftı.
İkinci yarıya baktığımızda oyun ilk yarının adeta tekrarı gibiydi.
Oyunu tamamıyla Göz Göz alanına yığan Elazığspor, biraz dikkatli olabilseydi maçı lehine çevirebilirdi. Sarı kırmızılı ekipte özellikle orta sahada Hakan mükemmel oyunu ile takımını ateşleyen isim olmakla kalmayıp zaman zaman hücuma da destek vererek tartışmasız sahanın yıldızıydı.
Yine forvet hattında sezon başından beri eleştirilen Bradley çalışkanlığı ile takımına olumlu katkı yaptı. Sonuçta zorda olsa uzun aradan sonra kazanmak güzel. Umarım bu galibiyet takımı olumlu motive eder ve seri üç puanlar arka arkaya gelir.
Belki oynanan futbol göze hoş gelmese de kazanmak ve uzun aradan sonra üç puan almak bence önemliydi. Son sözüm taraftara… Onikinci adam yine takımını ateşleyip 90 dakika desteklerini esirgemediler, hepsinin yüreklerine sağlık.
Süleyman Alasya
TAraftar korkusu mu?
Belki kendi açılarından haklı Göztepe yönetimi... Çünkü taraftarın ne kadar agresif olduğu tartışmasız. Kötü giden bir oyununun, tribünlerden gelen eleştiri sloganlarıyla cehenneme dönmesi işten bile değil. O nedenle Atatürk stadının uzak tribünlerdeki 4-5 bin kişilik bir topluluktan zarar gelmez. Göztepe taraftarı da eminim bu kadar uzak kalmaktan rahatsız. Ama Göztepe şu Atatürk Stadı yüzünden seyirci kaybettiğinin acaba farkında mı? Bu kadar uzakta oynanan bir oyunu izlemek o kadar kolay değil. Üstelik oyun alanı nizami olduğu halde futbolculara da sanki büyükmüş gibi geliyor. Bazen erken pes etmeleri ve oyunu çevirememeleri de bundan, eminim.
Göztepe’nin ilk yarı boyunca doğru dürüst bir pozisyonu yok. Ama Şamil’in uzaktan şutunda; önce hafif yükselen sonra yere çarparak kalecinin yetişemeyeceği köşeden ağlara takılan o gol, galibiyetin kesilmiş bileti gibiydi.
Arkadaş bir takımın lider oyuncusu olmaz mı? Bir takım geriden oyun kurmaz mı? Ve o takım kendi sahasında oynarken, bulduğu piyango golden sonra deplasman takımı gibi kapanır ve bunu da santrforu oyundan alıp hücum bölgesinin dışında bir adamını alarak göstere göstere yapar mı? Yaparsa Elazığspor da seni kendi yarı alanına kilitler.
Benim anlamadığım; Elazığspor arka arkaya ataklar yaparken, kenar yönetimi dahil herkesin ne yapacağına karar vermesi gerekirken, yanlış çalınan düdüklerde hakemle tartışmanın ne alemi var? Ve o arada yakalanan fırsatlarda İlhan’ın yaptığı gibi boş kale beceriksizliği sergilersen, yazık o aldığın üç puana. Altı hafta sonra üç puanla tanıştın. Güzel de dün akşamki futbolla o üç puan sana o kadar yabancı ki.
Hakemin de dominant gözü demek ters taraftaydı ki; Hakan’ı indirdiler, “devam” dedi . Sonra Hakan rakibini düşürdü. Sarı kartı Murat gördü. Hem de Murat’ın da pozisyonla hiç ilgisi yokken. Yoksa aşağıdan ve bu kadar yakından da mı görünmüyor? Maçı anlatan Murat Ünlü de görüntü yeniden tekrarlanınca, “Bu da hakemin görüşü” demek zorunda kaldı. Hayır! o, hakemin görmeyişi.
Göztepe’den 9 puan ileride ve on basamak yukarıda olan Elazığspor daha iyi bir tablo sergiler diye düşündüm. Ama yok, tatsız futbolun başrol oyuncusu olmaktan öteye gidemedi.