Ahmet Talimciler-Taraf
Ülkemizin her alanında yaşadığımız ve kanıksadığımız sistemsizliği en güzel görebileceğimiz alanların başında hiç kuşkusuz futbol/spor gelir. Sadece son birkaç gün içerisinde olup bitenler bile bu alanda ne kadar çok malzemeye sahip olduğumuzu ortaya koymaktadır.
Geçen hafta Şükrü Saracoğlu Stadyumu’na kombine kartları ile giden 442 kişinin kombinelerinin iptal edildiği haberi kamuoyuyla paylaşıldı. Bu kartların sahiplerinin Genç Fenerbahçeliler grubuna ait kişilerden oluştuğu ve sözkonusu kişilerin kulübün aleyhine tezahüratta bulundukları gerekçesiyle kartlarının iptal edildiği açıklandı.
Taraftarlar bu durumu Tüketici Heyeti’ne götüreceklerini bildirdiler, Futbol Federasyonu’ndan ise herhangi bir açıklama yapılmadı.
Kendinize özgü doğruların hayata geçirildiği bir yapıyı inşa ettiğinizde, sizin gibi olmayanlara yaşam hakkı, maç seyretme hakkı verip vermeyeceğiniz meselesi ile karşı karşıya kalırsınız. Burada marka değeri meselesinden çok daha fazla maç seyretme hürriyetiniz meselesi sözkonusudur ve bu durum hepimizi ilgilendirmektedir.
Bir başka önemli gelişme “kurumsallaşma” kavramına vurgu yapan Galatasaray kulübünün, ekonomik sıkıntılar nedeniyle 65 yaş üzeri personelinin işlerine son vermesidir. Borç-alacak farkını 811,5 milyon olarak açıklayan kulübün, önünü görmek için en fazla vefa göstermesi gereken fertlerini kurban etmesine şaşırmamak gerekir. Çünkü Galatasaray kulübü içeriye doğru döndükçe daha fazla “Türkiyelileşmek” gibi bir hassasiyete bürünüyor. Bu hâliyle hem ülkeye hem de kendisine daha fazla zarar veriyor.
Sistemsizliğin en güzel örneğini ise Trabzonspor kulübünün uygulamalarında görmeye başladık. İbrahim Hacıosmanoğlu yönetimi ile birlikte kulüp adeta bir teknik direktör mezarlığına dönmeye başladı. Burada ilginç olan nokta ise her teknik direktör değişimi ile birlikte kulübün biraz daha fazla mali açıdan sıkıntılı bir pozisyona doğru götürülmekte oluşudur. Vahid Halilhodzic ile yolların ayrılmasının maliyeti 980 bin euro. Bu paraya daha önce yollarını ayırdığınız isimlere ödediğiniz tazminatları ve yeni gelen teknik direktöre ödenecek olan meblağları da eklediğinizde dünyanın sayılı isimlerini rahatlıkla getirebileceğiniz ücretler ortaya çıkacaktır.
Türkiye’de futbol ekonomisi üzerine yapılan çalışmaların adeta bir karadelik konumundaki bu yapı üzerinde odaklanması kaçınılmaz bir zorunluluk hâlini almıştır. Çünkü bu alanda dönen paralar, ülkemizde spor sahalarında yaşadığımız sorunların temelini oluşturmaktadır.
Son örneğimiz ise Milli Takım’dan, futbol direktörümüz önce Brezilya ile oynanacak olan hazırlık maçı öncesi yaptığı basın toplantısında gazetecilere görevlerini nasıl yapmaları gerektiği konusunda uyarılarda bulundu. Maç sonrası basın toplantısında ise “oyun anlayışımız ile taraftarlık kültürümüzü değiştirmemiz” gerektiğini belirtti. Taraftarlara futbolcularımızı ve Federasyon Başkanı’nı ıslıkladıkları için sitem etti. Gönüllerin milli takımını kurmak için yola çıkanların, bizlere seyrettirdiği milli takımın ve oynanan futbolun ne kadar sıkıcı ve kötü olduğu gerçeğini kabullenmeleri gerekmektedir. Türkiye’de futbol iklimi yaşadığımız sistemsizlik üzerine kurulu olan kültürel yapımızın kolaylıkla işlediği ve geniş kitlelerle buluştuğu bir alan görünümündedir. Geleceği planlamanın yolunun daha fazla genç kitleleri sporla/ futbolla buluşturmaktan geçtiği gerçeğini gözardı eden ve günü kurtararak imparator olanların, oluşturmak istediği “gönüllerin milli takımına” şu anda ulaşılamamaktadır.
Sistemsizliği sistem kılan anlayışımız sürdüğü sürece ister futbol alanında isterse de diğer spor dallarındaki başarılarımız saman alevi gibi olacaktır. Kimbilir belki de istenen de zaten sadece budur!
Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.