Galiba her şey para değil! En azından futbol söz konusu olduğunda öyle? Başarının esas anahtarının çok para olmadığını anlatmaya çalışıyoruz aslında.
Avrupa futbolunun en büyük başarılarına imza atan kulüplerin gücünü paradan aldığı itirazını yaptığınızı duyar gibi oluyorum. Öyle ya! Avrupa’da son 15 yılda ekonomik olarak güçlenen kulüpler tüm kupalara ambargo koydular. Türkiye’de keza öyle nakit para akışını düzenleyen kulüplerin üstünlüğü tartışılmıyor. Descartes “Akla malik olmak değil, onu iyi kullanmak önemli” demiş. Bir bakıma kazanmak kolay, zaptetmek zor felsefesine geliyor.
Türkiye’de son yayın ihalesinin ardından büyük gelire kavuşan Türk futbolu, bu dönemde isim hakları ve gelişen kulüp tekstil ekonomisi sayesinde de ihya olmuştu. Ya da olacaktı! Bu harika dönemi kontrolsüz ve akla mantığa uymayan harcamalarla heba ettiler. Kulüplerin çoğu borçlu ve faizin kıskacı altında bir türlü borçlarını eritemiyor. Hem sistemi çalıştırıp hem geçmişe dönük borçları tüketmek kolay değil.
Malik olduklarını iyi kullanmadıkları için tüm sistemi krize soktular. Şimdilerde birçok kulüp, oyuncularına ödeme yapma noktasında tıkandı. Mersin İdman Yurdu transfer yasağı getirilmiş, oyuncuların maaş, prim ve diğer hakedişlerini alamadığı bir kriz dönemi yaşıyor. Son maç öncesi oyuncular antrenmana çıkmadılar. Durum pek iç açıcı değildi ama çıkıp bu ligin ekonomisi en sağlıklı yönetilen takımı Karabükspor’u yenerek yedinci sıradaki yerlerini perçinlediler.
Karabükspor’u ligin dibinde sıkıntılı günler bekliyor. Oysa kurumsal işleyişi mükemmele yakın iki üç kulüpten birisi Karabük. Demek ki bazen sorun para olmuyor. Sihrinin ne olduğu konusunda fikir yürütmek sağlıklı olmayacaktır.
Yine de ekonomik olarak sorunsuz bir başka takım Kasımpaşa’yı da düşününce ister istemeden sihrin teknik adamın dudakları arasında olduğuna inanıyorsunuz. Belki de uyumlu, sorumlu, işine dört elle sarılan sporculardır farkı yaratan?