Tribün olarak deplasmanları seviyoruz . Hele hele Türkiye'nin bir ucundaysa daha çok seviyoruz . Gittiğimiz böyle yerlerde yerel halk , eğer önceden birileri tarafından aleyhimize şartlandırılmamışsa , hayranlıklarını gizlemeyip yerel egolarına takılmadan hayranlıkla izleyip alkışlar ile uğurluyorlar . Dün Pazar ' da olduğu gibi . . .
Gidilen yollar , çekilen zahmetler , harcanan paralar helaldir bu armaya . Formayı giyenlerin kim olduğunun önemi yoktur . Sonuçta armaya sevdalı bunca can , Halil'in , Emrah'ın , Metin'in Oğuzhan'ın onun bunun peşinden gitmiyor. Sadece armasına olan aşkını haykırabilmek , onu yad ellerde yalnız bırakmamak , diğer yandan da hayatın anlamı sarı kırmızı derken bunun yürekten söylenmiş bir ağıt bir feryat , hatta hayatın ta gerçeği olduğunu bir kez daha haykırmak için gidiyorlar .
Tanımı ya da sosyolojisi yok bu sevdanın. Gidiyoruz işte . Allah , sağlık , imkan ve zaman verdikçe de gitmeye devam edeceğiz. Şampiyonluklar , kupalar , başarılar peşinde değiliz . Hatta her maç bize iki penaltı verilmesini de istemiyoruz. Arma çıksın sahaya . Biz o an kendimizden geçelim . Arma atsın golünü . Biz Akhisar'da telleri yıktığımız gibi Pazar stadında da demirleri kıralım . Şükürler olsun ki tribünden yuvarlanan Hakan , Hasan ve Ferhat kardeşlerimizin durumu iyidir . Bu nasıl bir sevgidir ki ölüm tehlikesi geçirmiş Hakan, kalkar kalkmaz yaşıyor muyum , kolum bacağım nasıl , şuurum yerinde mi demiyor futbolculara sarılıyor. Bu nasıl sevdadır ki , hastanede kendine gelen Hasan kardeşimiz "maç kaç kaç " diyor . Arkadaşının yanında yere kapaklanan Ferhat , bir baba şefkati ile kardeşini kucaklayıp kucağına alıyor . Sevgi ve kardeşliği kelimelere dökemezsiniz. Sadece yaşar ve yaşatırsınız . Biz böyle bir tribünüz .
Tempoyu bulduk mu sette kim var kim yok çok önemli değildir . 90 dakika sürer o coşku . Devre bitmiş , maç bitmiş hatta arada gol atmışız önemi yoktur . 10. dakikaya kadar takımlarını desteklemeye çalışan ev sahibi tribünleri bu dakikadan sonra bizi zevkle ve çiğdem ile izlemeye başlarlar . Maç biter alkışlanırız .
Stadın dışındaki Bizans spor okullarının çocukları ile karşılıklı Göz Göz çeker elimizde ne kadar atkı ve fazla forma varsa onlara veririz . Dayılanmak ya da atarlanmak değildir biz de gurur . Paylaşmak ve derin bir nefes almaktır .
GÖZTEPE ANTALYA TAYFA , 10 'u uçak 3 'ü otobüs ile olmak üzere , 13 kişi ile tribünlerdeki yerini aldı. Takımımız ve tribünümüz hakkında konuştuk. Muhabbet dibine vurdu . 90 dakika susmadı . Coştuk , çoşturduk . Islandık :) Yağmur yağmıyordu ama sağolsun kardeşlerimiz coştukça ıslattılar bizi . Yediğimiz içtiğimiz bize kalsın. Kısıtlı vaktimizde , Trabzon'da bulunan Atatürk Köşk'ünü ziyaret etmek bize yetti ve de arttı . Uçak saatini ise Trabzon Boztepe'de Trabzon'a yukarıdan bakarak kahvemizi ve semaverdeki çayımızı yudumlayarak bekledik .
Türkiye'nin en uzak deplasmanında tribünlerde hatırı sayılır sayıda bayan taraftarımız vardı . Seyirci değil bildiğin 90 dakika susmayan taraftar . Antalya'dan Av.İhsan Kürşat Bilgin beyin hanımı sayın Şule hanım , Kerim Sarıkuş kardeşimizin hanım arkadaşı Sayın Firuze Özlem Önder , Sempol ablamız , Ayfer kardeşimiz , Sayın Devrim Cem ile birlikte gelen hanımefendi , Sergen kardeşimizin ailesi bir çırpıda sayabileceğim bayanlardı. Kuşkusuz ismini bilemediğim bayanlar da vardı. Hepsinin ayaklarına sağlık. Hoş gelmişler ve hoş getirmişler . Hep birlikte kelimenin tam anlamı ile kavgasız küfürsüz çiçek gibi bir tribün olduk. Ankara ve İstanbul'dan gelen dostları da unutmamak ve mutlaka burada bahsetmek lazım .
Son olarak , Antalya'ya dönüş uçağında birlikte seyahat ettiğimiz Timur Kosovalı'ya da bir parantez açmak lazım . Timur bir beyefendi . Timur , haziran ayında doğacak çocuğunun sırf İzmir'li olması için İzmir'e götürecek ve doğumu orada yaptıracak kadar İzmir aşığı . Timur haksız bir şekilde 11 de oynatılmamasına rağmen - ki bu benim kişisel görüşümdür - takım olarak şampiyonluğa kilitlendik. Benim görevim çok çalışmak ve arkadaşlarıma destek olarak takım bütünlüğünü bozmamak diyecek kadar delikanlı . Hatta bunu söylerken , özellikle yüzüne ve mimiklerine dikkat ettim . Timur bunu tüm içtenliği ile ve samimiyetle inandığı için söylüyordu . Epey bir sohbet ettik. Hatta , kendisi yanımıza gelip hal hatırımız sordu . Göztepe Antalya Tayfa ya da bir minik jesti oldu ki bu bizim aramızda kalsın. Buradan kendisine tekrar çok teşekkür ediyoruz . Sözün özü , Timur bu armaya efendice hizmet etme kapasitesine sahip bir evladımızdır . Umarım öyle de olur . . .
SAYGILARIMLA...
NE OLURSA OLSUN
TÜRKİYE CUMHURİYETİ'NE
VE
GÖZTEPE'MİZE BİR ŞEY OLMASIN...
MUSTAFA DALYANOĞLU