Çok değil, sezonun ilk yarısının son maçına gidecek olursak;
3-2 kaybedilen Karabükspor maçının ardından Metin hocamız aynen şu açıklamaları yapmıştı;
‘‘…Son 20 dakika özelikle Kardemir Karabükspor’un baskısı vardı, bunu aslında kırabilirdik ama tek sebebi Kardemir Karabükspor geniş kadrosunun avantajını kullandı. Bizde de tam tersi dar bir kadronun özellikle 2-1 iken açıkçası orta sahaya hamle yapmayı düşündük ama oyuncumuz olmadığı için bu hamleleri yapamadık. Ligin ilk yarısını biz rakiplerimizin 3 puan gerisinde tamamladık. Son 6-7 haftadır da dar olan kadromuzla beraber yine de iyi bitirdiğimizi düşünüyorum. Realist olmak lazım kadro derinliğimiz ilk iki için zaten müsait değildi. Devreyi bekliyorduk. Bugünkü maçı kaybetmemizin nedeni de biraz da bu” dedi.
Dolayısı ile hepimiz yapılan bu açıklama ile birlikte devre arasını ve yapılacak transferleri bekler olduk.
Özellikle takımdaki 10 numara eksikliği bangır bangır bağırırken, olmayan bölgelere devşirme oyuncular yerleştirilmişken yapılacak olan nokta atışlardan kimsenin şüphesi yoktu.
Ancak bana göre ara transfer dönemi; -vasat bile değil- inanılmaz kötü yönetildi.
Metin hocamızın ‘yerim dar, oynayamıyorum’ açıklamasının ardından 8 oyuncuyla daha yollar ayrıldı ve yerine 5 oyuncu transfer edildi. Basit bir matematikle dar olan kadro 3 kişi daha azalmış oldu.
Ve ne olduğu bile anlaşılamadan ‘transfer bitti’ denildi.
Diyeceksiniz ki (ya da diyecekler ki) kardeşim ara transfer dönemi kimi bulacaksın da alacaksın…
Bkz. Çıkmayı kafasına ciddi anlamda koymuş takımlar ve aldıkları oyuncular derim o halde ben de…
Aslında takıma kazandırılmak istendiğini bildiğimiz oyuncular neden rakiplere kaptırıldı onu da anlamadım. Baktığınız zaman şu anda bu takım transfermarkt verilerine göre ligin en pahalı takımı.
Demek ki rakiplerin aldığı oyuncuları biz de rahatlıkla alabilecek potansiyeldeyiz.
Herhalde sezon başında yeterince para harcanılması, ve buna rağmen banko görülen adamların kadro dışı kalması, devre arası transferde çok para harcamanın yetersiz olduğunu düşünmeye itti.
Takıma kazandırılan oyuncular ya kiralık, ya takımı sorunlu ya da kendi takımında ilk 11 oynamayan adamlar…
***
Tüm bu ön hatırlatmalardan sonra dünkü maça dönecek olursak;
Maç öncesi birçok kişi sosyal medyada ve yaptığımız konuşmalarda özellikle bahis sitelerinin Göztepe’ye verdiği yüksek oranı ve Elazığspor’daki krizi konuşarak ‘banko’ olduğumuzu söylüyordu.
Söylediğim tek şey ‘güvenmeyin’ oldu.
Evet, Elazığspor’da gözle görülen bir kriz mevcuttu, ancak bizdeki kadroyu verimli kullanamama, sezon başından beri topu ileriye taşıyamama ve buna çare bir 10 numara almama, ek olarak yeni alınan 5 oyuncunun da kesin olarak kadroda yer alacağını düşünmem bana göre rakibinkinden daha da büyük bir krizdi.
Sonuçta öyle de oldu.
Elazığspor bizden çok daha fazla pozisyon üretti, daha istekli oynadı ve galibiyeti kaçırdı.
Biz de sezon başından beri yaptığımız tek şey olan duran toptan golü bulduk.
***
Sonuç olarak;
Şu anda ilk 8 içerisinde yer alan takımlardan sadece 1 galibiyet almış olmamıza rağmen beraberliği lütuf olarak görmeye,
Aslında iş yapabilecek oyuncularımızı küstürerek takımdan kopartmaya ve rakiplere vermeye,
İki beki de ileriye destek veremeyen, defansın arasına girip topu alarak oyunu açacak oyuncusu olmayan, üretkenlikten yoksun sistemi değiştirmemeye,
İlk 11 oynaması gereken, kafa topu alan,indiren,pres yapan ‘pivot’ santraforları sebepsiz oynatmayıp küstürerek,yanında oynayan oyuncuların da verimini düşürmeye ve topu taşıyacak adamlardan pivot santrafor yaratmaya çalışmaya,
Ellerimizi yukarı kaldırıp, hadi bir frikik, korner ya da penaltı olsun da gol bulalım diye dua etmeye ve bunların hepsini sorun olarak görmeyerek uyumaya devam…
Korner olursa beni uyandırın…
Süleyman YENGİL