İsmi ‘Süper’ olarak anılan ligde 1000. maçımızda, bin dereden su getirmemize rağmen ikinci golü bulamayınca beraberliğe razı olduk.
Aslında takım içerisindeki Brezilyalıların birlik ve beraberliği hoşumuza gitse de, altı pas içerisinde ayaklarının birbirine dolaşması ya da boş pozisyonda kaleci ile kafa topa oynamalarından kaynaklı farkı arttıramanın sonucu olan beraberlik hepimizi üzdü.
Tabii bir de yolda görsek bile tanımayacağımız Brezilyalılarımız var.
Birinin sakatlığı nedir, diğeri de oynayabilecek kapasitede midir henüz bilmiyoruz.
Dört maçta alınan 8 puan ve yenilen 1 gol kötü müdür?
Hayır.
Oynanan oyun kötü mü?
Hayır.
Ancak her bestesi başladığında bize nazar değdiren Avrupa sadece bir rüya olarak kalmayacaksa alınması gereken bazı önlemlerin de olduğu aşikâr.
Lig henüz başlamadı.
Asıl lig, ilk yarı transfer döneminin kapanması ile başlayacak.
Bu nedenle;
Takımda oyun kurucu olarak oynayan ofansif orta saha oyuncusu yerine de merkez orta saha oynayan ve aslı görevi pres yapmak olan oyuncu yerine de yedekten girecek tek alternatif varsa, oyunun kitlendiği noktada iç saha maçında iki bek çıkarıp iki bek almaktan başka elinde başka kozun yoksa, temel felsefesi çok koşmak ve pres yapmak olan bir takımın sonradan oyuna aldığı oyuncusunun kilo fazlası varsa ve rakibi kovalayamıyorsa yapılacak iş bellidir.
Artık (bizlerin de mantıklı bulduğu ve takdir ettiği) oyuncu ihracatını bugün itibarı ile bırakıp, biraz da ithalata yönelmemiz gerekiyor.
İleri uç kalitelendirilmeli, orta saha alternatiflendirilmeli, kale yedeklendirilmeli.
Futbol sadece fiziğin ve ayakların kullanıldığı bir spor değil, aynı zamanda ve çokça da kafayı kullanma işi.
Vakit varken kullanalım, bestenin nazarını bozalım.
Avrupa’yı hak ediyoruz, bir sene daha yazık etmeyelim…
Süleyman YENGİL