Kuruluş yıl dönümü, doğum günleri, evlilik yıl dönümleri vb gibi özel günlere Avrupa’da ayrı bir önem verilir. Pastalar kesilir, kutlamalar yapılır, partiler verilir vs.
Tv ekranlarından, sosyal medyadan, filmlerden görür, izleriz.
Hele ki bu durum; belli bir yılı deviren şirketlerde, evliliklerde ya da doğum günlerinde yaşanıyorsa bu etkinliklerin önemi ve coşkusu daha da artar.
100. yılımızı devirdiğimiz bu sene, geçen senelerden çok da farklı olmayan, hatta ve hatta geçmiş yıllara göre daha da sönük geçen, ekstra hiçbir kutlama, organizasyon ve etkinliği ‘sınav bahane edilerek’ bünyesinde barındırmayan bir 14 Haziran olmuştu hatırlayacağınız gibi.
Bir asrı devirmenin mutluluğu,sevinci ve beklentisi kursaklarımızda kalmıştı.
Sonra farklı farklı konuları konuştuk, unuttuk…
Neyi mi konuştuk?
Kombineler çıkıyor, alalım ya da yenileyelim dedik.
Orada da karşımıza ‘ya pahalı değil mi?’ diye sordurtan sorular, gidemeyeceğimiz ya da cezalı olduğumuz maçlarda devirle ilgili yeni yeni koşullar çıktı.
Yenileme yapacak bir Göztepe taraftarının kombine bilet fiyatı 1.kategori için 45.000 TL (yani bugünkü kurdan yaklaşık 920 EURO, satışa açıldığında ise neredeyse 1020 EURO) iken bu fiyatlar; Inter-PSG-Juventus-Tottenham gibi takımların orta segment kombine fiyatları ile neredeyse eşdeğer, hatta bazılarının üzerinde…
Yani Avrupa’ya gidemeden, kombine fiyatlarımızla Avrupa ile yarışır seviyeye geldik.
Sonra farklı farklı konuları konuştuk, unutuk.
Neyi mi konuştuk?
Hazırlık maçlarımızı izleyebilmek istiyoruz dedik mesela.
Hani şu 1000 Euro civarı para verip kombine aldığımız, kendi stadımızda ve bizlere kapalı olan maçları bari izleyebilelim dedik.
Ancak tıpkı Avrupa’da şeffaflıkla yönetilen kulüplerde olduğu gibi (!) karşımızda ne bir muhatap bulabildik, ne de cevap alabildik.
Sonra farklı farklı konuları konuştuk, unuttuk.
Neyi mi konuştuk?
Bu kadro ile lige girmeyiz herhalde dedik.
Sonuçta Romulo, Emersonn, Tijanic satıldı, 30 Milyon Euroya yakın para kulübün kasasına girecek, en azından bir kaliteli ve bitirici forvet gelir, rotasyona da oyuncu eklerler diye düşünüyorduk ki lig başladı.
En az gol yiyen takımız dedik, yenilmiyoruz dedik, ilk yarı böyle gidelim de devre arası zaten oyuncu alırlar biz de Avrupa’yı zorlarız dedik…
Ve Pazar günü herkesin aslında beklediği, ancak diline vardırmadığı şey başımıza geldi.
2 -3 sakat ve cezalıyla rüyadan uyandık.
Avrupa’ya gidecek ya da Avrupalılarca yönetilen bir kulüpten çok, transfer yasaklısı bir takım gibiydik.
Kulübede bolca bek, alternatifsiz merkez orta saha, yedeksiz forvet ve kara kara düşünen bir hoca…
Diyebilirsiniz ki; kardeşim 1-0 yenildik, 83’e kadar da iyi götürdük sanki fark yedik…
Doğru ama aslında sorun bu değil.
Sorun aslında alınabilecekken alınmayan oyuncular, söylenmesi beklenip yapılmayan açıklamalar, aranan ancak bulunamayan muhataplar…
Sorun aslında öncelikle kafa olarak Avrupa’ya gitmeyişimiz…
Hak ettiğimiz kutlamalarla,
Taraftarı muhatap alan yönetim bakış açısıyla,
Yıllardır (lig arası süreçte bile) bu kadar sakatlığın sebebini araştıran ve buna önlem alan ekibiyle,
Son yılların en takdir ettiği teknik direktörü üzmeyen transfer politikası uygulayan anlayışla,
Ve tabii ki sözünü verdiği TESİSLE İLGİLİ MÜJDEYİ BİR AN ÖNCE AÇIKLAYACAK BAŞKANIYLA…
Sonra göreceksiniz, zaten Avrupa’ya gideceğiz.
Süleyman YENGİL