Festival&Skandal
Şanlı Göztepe'miz haykıra haykıra Bizanslıyı Bizans'a
puansız yollayacağım dedi ve sözünü de tuttu. Hepimize bir futbol festivali armağan etti. Anlı şanlı Bizans yazarları da duyu organları İstanbul dışına kapalı olduğu için bu sonucu “sürpriz” olarak aldılar. Oysa herhangi bir Göztepe taraftarı dahi ligi bu yazarlardan daha “bütünsel” izlediği için bu sonuca çok sevindi ama asla şaşırmadı. Onlar istedikleri kadar Lucescu'yu hedef seçsinler, yenilginin nedenini yorgunluk ve konsantrasyon eksikliğine bağlasınlar; bu galibiyeti GÖZTEPE almıştır.
“Ulusal” kimlikli fakat pratikte "Yerel İstanbul Basını" gibi
davranan spor basını maç öncesi sadece “deplasman” takımı Galatasaray'ın kadrosunu verdi ekran ve sayfalarından, tıpkı maç sonrası değerlendirmelerde bir tek Galatasaraylı futbolcuların performanslarını aktardığı gibi. Öyle ya Galatasaray maçı kendi kendine oynamış ve de kaybetmişti. Bu aymazlıktır. Buna sadece gülünür.
İzmir'in gururu Göztepemiz ise çıkışının tesadüf olmadığını dosta düşmana gösterdi. Bizanslıların içine gelecek yıllar için korku tohumlarını saldı. İzmir'i onlar için yıllar sonra gerçek bir “deplasman” kimliğine kavuşturdu.
Başta teknik direktörümüz ve “Kulüp terapistimiz” Ümit Kayıhan, mükemmel bir performans çıkaran “Kunduz” Göksel, genç Bora ve emektar Erkan olmak üzere tüm teknik kadro ve futbolcularımızı kutluyor, başarılarının kalıcı olmasını temenni ediyoruz. Bu arada yeri gelmişken gerek liste içi ve de dışında Ümit hoca Süper Lig’i taşıyamaz, Erkan'ın sağından atar solundan geçerler, Mustafa gitsin artık gibi sözler edenlerin kulaklarını çınlatalım buradan.
Gelelim işin “Skandal” kısmına. Ülkemizin en medeni şehri
olması ile övündüğümüz İzmir'de böylesi bir maç öncesi ve sırasında Afganistan'ın başkenti Kabil'de bir süre önce BM karması ve Afganlılar arasında yapılan futbol maçındakilere benzer olaylara tanık olmak inanılmazdı. O görüntüleri hatırlayınız ve maça girmek için uğraşan Afganlıların güvenlik güçlerince sopalarla nasıl engellendiğini gözünüzün önüne getiriniz. Kabul, Türkiye'de henüz Avrupa'daki gibi maça on-onbeş dakika öncesinden gidip, stadı tıklım tıklım doldurabilecek durumda değiliz. Bunu bildiğim için zaten ben de maça yaklaşık iki saat öncesinden elimde biletim olduğu halde gitmiştim. Ancak ne yazık ki Afganistan standartlarına düştüğümüzden haberim olmadığı için maça giremedim. Kimse neden “maç senin için çok önemliydi de daha erken gitmedin” demesin lütfen çünkü iki saat kanımca yeterince erken ve ayrıca bir kulüp size maç biletini neden satar ki? Maça giresiniz diye öyle değil mi?
Cevaplanması gereken çok soru var:
*Bilet aldığınız bir maça ya da herhangi bir etkinliğe girememek ne demektir? Bu gibi durumlarda o etkinliğin düzenlendiği yerin mülkü amirleri ki burada vali ve emniyet müdürüdür; o ilin spor etkinliklerinden sorumlu olanlar, burada GSIMdir; organizasyonu düzenleyen kurumun yöneticileri, burada Göztepe başkanı ve diğer yöneticilerdir sorumlu değilse kim sorumludur?
*Bileti, özellikle de kombine bileti olan bir taraftar maça “ayrı kapıdan” ve “rahat” girebilme gibi ayrıcalıklarından yararlanamaz, üstüne üstlük dışarıda kalırsa, ileriki senelerde hangi yönetici, ne hakla o taraftardan takıma destek için kombine bilet almasını ister?
*Göztepe yöneticileri "Nasıl olsa her halükarda maçlara geliyorlar" mantığını ne zaman terk eder ve taraftarının daha iyi koşullarda maç izlemesi için gerekli tedbirleri alır?
*Biri dolmadan diğer kale arkası niye açılır?
*Polis'in Göztepe taraftarına karşı olan olumsuz tutumu ne zaman biter? Sekiz-on yaşlarında çocukları, altmış yaşında insanları sırf ellerinde biletleri maça girmek istedikleri için dövmek nasıl açıklanabilir?
*Stad girişlerindeki özel güvenlikçiler eğer "içeri beleşçi sokmazlar ise maaşları verilmez" diye bir koşul altında mı çalışmaktadırlar?
*GSIM Galatasaray'a yağ çekmek dışında ne işe yarar? Stad kapılarına kaçakları önleyici manyetik kart vb bir sistem ne zaman yapılır şu İzmir'de?
*Atatürk Stadı’nın koltuk kapasitesi bellidir. O halde fazla bilet, bu işte bir art niyet yok ise nasıl basılır?
*Özür dilemek güzel. Hoş işin parasında hiç değilim ama böyle olanlar da olabilir. O halde Rize maçını izlemek yerine parasını geri isteyenler çıkamaz mı? Üstelik Rize maçı biletleri dört ile sekiz milyon Galatasaray maçı için alınan ve işe yaramayan biletler on-yirmi milyon liradır. O halde bu insanlar en az iki maç izlemeyi hak etmezler mi?
*Sahte bileti önlemek için biletler taklit edilmesi -şu andaki kombineleri taklit etmek işin uzmanları için zor olmasa gerek- zor tekniklerle basılamaz mı?
*Zabıta ne işe yarar? Dışarıda kalanlara hoparlörlerden “canlı” yayın yapmak iyi hoş da asli görevi maç öncesi kaçak satıcıları engellemek değil midir? Bu arada Göz-Car nerede idi, gören olmuş mudur?
*Görevliler stad dışında uzayıp giden sırayı merdiven demirlerinden itibaren kordon çekerek “tek sıra” haline getirseler maça giriş kolaylaşmaz mı?
*Maçı kazandıranlar arasında oyuna 61. dk'da giren futbolcu ile bir daha kulüpten içeri giremeyecek olan futbolcu arasında isim benzerliği mi vardır? Bir karar alırken, hele konu Göztepe ise daha serinkanlı olmak gerekmez mi?
Daha pek çok soru var elbette sorulup cevaplanması, üzerine tartışılması gereken ama yazıyı da bir yerde bitirmek gerekiyor. Ben bu yazımı “maça giremememde” aktif rol oynayan herkese adıyor, böylesi bir maçı izleyememenin getirdiği hayal kırıklığından ileriki sezonlarda bu gibi galibiyetlerin hepimizin katkılarıyla “sıradanlaşacağına” inanarak kurtulmaya çalışıyorum.
Serkan Boyacıoğlu
1070 No'lu Göztepe Gençlik Kulübü Üyesi