Özkan Cengiz
Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
www.ozkancengiz.net
Baştan peşin peşin söyleyeyim.
Kulübümüzün Marka ve İletişim’den sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi adeta bu ülkedeki bu işin piri konumunda olan adam Sn. Hulusi Derici olduğu için esasında benim bu konuda bir şeyler söylemem, birkaç kelam etmem çok doğru değil ama ne yaparsın işte boşuna dememişler alışmış kudurmuştan beterdir diye ellerimi tutsam ayaklarım yazmaya kalkıyor. Buraya kadar direnebildim.
Geçenlerde yaş günü hazırlıklarımız ile uğraşırken yaşadığımız telefon görüşmelerinde hissettik ki Göztepe’mizin bir marka değeri var ve bu marka değeri korunuyor. Gurur duyduk. Bilmiyor muyduk tabiî ki biliyorduk. Ama bizim dışımızdaki kişiler tarafından da bilinmesi ve kabul edilmesi hepimizi inanılmaz mutlu etti.
Bu olayları yaşayıp geçtikten sonra geceleri uyumadan önce tavana baktığımız zamanlar vardır ya işte o zamanlardan birinde düşünüyordum marka değeri nedir nasıl oluşur nasıl korunur diye şeytan dürttü. Dedim herhalde bu konuda birkaç kelam eden birileri vardır kalktım bilgisayarımı açtım araştırdım. Onlarca makale biraz bilimsel yayın. Birkaç video izledikten sonra gördüm ki olay çok zor değil uzmanlar akademisyenler araştırmış ve büyük markaların, korunmaya kollanmaya değer markaların üç ortak özelliği olduğunu tespit etmişler.
-markanın farkındalığı,
-markanın imajı,
-markanın tercih edilmesi
Esasında üçüncü özellik ilk iki özelliğin bir sonucu bir marka toplum tarafından fark ediliyorsa ve bu fark edilen bir markanın imajı doğru tercih edilebilir bir imaj ise tercih ediliyor. O zaman büyük markada olması gereken, var ise korunması gereken iki özelliği geriye kalıyor farkındalık ve imaj.
Buradan hareket ile Göztepe markası ile ilgili bir değerlendirme yapar isek; herhalde Türkiye’de en çok farkında olunan bir marka bilmiyorum ama gerek iş ve özel ziyaretlerimizde gerek Göztepe için yaptığımız ziyaretlerde anahtarlığımızda kravatımızda kulübümüzün logosunu görüp’te ya bu kim veya kimin logosu diyen çıkmadı. İnanın senede 50’ye yakın seyahat yapan ve Türkiye’nin dört bir yanını gezen biri olarak kendi tespitimdir. Göztepe ismi ve logosunu tanımayan yok. Herhalde bu durum Göztepe markasının farkındalığının yeterli kıvama ulaştığını gösteriyor.
Gelelim imaja; aynı seyahatlerde imaj konusu da gözlemleme şansına nail oluyorum. Ancak itiraf etmek gerekirse o konuda farkındalık gibi yüzde yüz bir başarı söz konusu değil endüstriyel futbolu sevmeyen futbolu bir sevgi öğesi olarak kabul eden çekirdek kadro hakkını veriyor. Göztepe ismini duyduklarındaki bakışlarından anlıyorsunuz o saygıyı ve gurur duyuyorsunuz ama futbolu üç sözde büyükten ibaret zanneden ve futbolla nispeten seyirci kimliği ile ilgilenen kitlenin gözlerindeki imajımız çok parlak değil. İstanbul basınının verdiği gaz ile kıran döken kesen biçen vuran dövüşen sert fanatik İngiliz holiganları gibiyiz onların gözlerinde. İmaj’da sıkıntı var. Ve bu sıkıntı da her geçen gün artıyor.
En başa döner isek Marka değerini korumak için ne lazım iyi bir imaj lazım. Bu markayı koruyorsak bu markayı büyütmek dünya markası yapmak istiyorsak ilk başta bu markayı korumalıyız. Bunun yolu da bu işin uzmanlarının ifadesi ile imajı düzeltmekten geçiyor.
İşte burada benim kafam gene çalışmıyor, en ufak ayrıntıyı bile takip edip markamıza hak ettiği değeri verip takipçisi olanlar nasıl oluyor imaj bozucu olaylara hareketlere kişilere kurumlara vb her şeye seyirci kalabiliyor.
Göztepe markası bu ülkenin en önemli markasıdır. Bu markayı yaratan bir çok etkenin en birinci sırada geleni Göztepe tribünleridir. Göztepe tribünlerinin görsel şovları, Göztepe tribünlerinin inatçılığı, Göztepe tribünlerinin gücü bu markayı son yirmi yılda kayda değer bir başarısı olmadığı halde ayakta tutan yegane güçtür. Göztepe tribünleri sevsin sevmesin her spor seyircisinin saygı gösterdiği bir tribündür.
Göztepe markasına sahip çıkmanın, Göztepe’nin imajının insanlara doğru aktarmanın birinci ve en önemli koşulu Göztepe tribünlerine sahip çıkmaktır. Bunu yapacak olan da tabiî ki ve tabiî ki şu anda Göztepe markasının sahibi konumunda olan Altınbaş Holding’tir.
Marka korumanın grafiksel bir logoyu korumak değil, o markanın kişiliğini korumak olduğunu bu işin uzmanı olan yöneticimiz Sn. Hulusi Derici diğer yöneticillerimize açıkça anlatmalıdır.
Yöneticilerimizde köprü üstünde meşale yakma popülizmi ile değil önce emniyeti ile sonra onların deyimiyle kanaat önderleri ile sonra tribün grupları ile sonra tribündeki en küçüğünden en büyüğüne taraftarları ile iletişime geçerek sezonun ilk maçına kadar bu işi çözmelidir.
Yoksa bağıra bağıra gelen 14 Haziran olaylarını bağıra bağıra gelen ilk maç olayları, bağıra bağıra gelen ilk deplasman olayları izler.
Göztepe’yi yönetirken suyu akışına bırakmak yapılacak en kötü hamledir, çünkü Göztepe’de sular tersine akar.
Özkan Cengiz
Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
www.ozkancengiz.net
