Ahmet Amca
2002 sezonuydu. Göztepemizin tanık olduğumuz en başarılı yılı. Tabii yirmili ya da otuzlu yaşlarda olanlar için geçerli bu dediğim. Ahmet Amca'yla nasıl tanıştık hatırlamıyorum şimdi. Karşıyaka’da oturmasına rağmen iki oğlunu sıkı birer Göztepeli yapmıştı. O sezon hemen her hafta o, ben ve iki çocuğu beraber izledik maçları. Ne eğlenceli bir sezondu. Takım iyi oynasın, kötü oynasın maçlar eğlenceliydi. Sonraki sezon düşüş başladı. Gene ara sıra beraber gidiyorduk maçlara. Fakat bir keyifsizlik hâkimdi artık hücrelerimize. Ne olduysa birbirimizle iletişimi kaybettik. Hayat işte. Ara sıra telefonda da olsa görüşüyorduk gerçi ama takımın olumsuz gidişi, Göztepe hakkında konuşmak istemeyişimiz, telefonların sayısını da azalttı. Epeydir haber alamıyordum kendisinden. İçimden bir ses onu aramamam gerektiğini söylüyordu sanki. Her şeye rağmen Ahmet Amca’yı bu bayram aramalıyım dedim kendime. Ve o lanet haberi aldım: Kaybetmiştik sevgili Ahmet Amcamızı.
Bunları neden yazıyorum, çünkü Göztepe’nin sırtından kim olursa olsun bir yerlere gelmek, rant elde etmek isteyenler okusunlar istiyorum; Karşıyaka’da oturmasına rağmen çocuklarını Göztepeli yapan, hatta ufak olanını Göztepe altyapısına bin bir zorluklarla götüren, bana sürekli altyapıdaki torpillerden yakınan Ahmet Amca'nın hikâyesi duyulsun diyorum.
Senin gibi sıradan taraftarlarıyla, karşılıksız sevenleriyle ayakta duruyor hâlâ bu kulüp Ahmet Amca. Okusunlar Göztepe’nin sırtından geçinenler. O kadar çok ki onlar... Onların yeri cehennemin dibi, senin mekânın cennet olsun Ahmet Amca!