Tarihimizden
- Ayrıntılar
Özkan Cengiz / Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
Borçsuz Kulüpler DERHAL Borçlanın!
Herkese Merhaba, uzun zamandır bir şeyler yazmadık paylaşmadık. Kendi çapında bir tribüncü olarak kendimizce bir totem yaptık ve inşallah Göztepe’miz böyle devam ettiği sürece herhalde devre arasına kadar bir şeyler yazamayacağız. Ama konuşmadan da olmuyor. Bari totemi bozmadan Göztepe’mize çok bulaşmadan başka güncel bir konudan yola devam edelim.
Yaklaşık bir yıldır ilgili olanlar takip ediyordur. Türk Futbol camiasında iki tane konu ufak ufak ısıtılıyor bazen altı açılıyor alevlendiriliyor sonra aman pişmeden taşmasın deniyor tekrar kısık ateşe alınıyor. Yavaş yavaş ısıtılan kurbağa deneyinde olduğu gibi ufak ufak sona yaklaşılıyor. Nedir bu konular birincisi Süperlig A.Ş. İkincisi Varlık A.Ş.
Konu hakkında bilgisi olmayanlar için çok kısa açarsak iki tane yeni şirket kurulması hedefleniyor.
Birinci şirket Süperlig A.Ş. burada başta premier lig olmak üzere Avrupa'daki diğer ligler örnek alınarak hazırlanan projeye göre Süper ligin ticari altyapısının yönetimi TFF den alınıyor ortakları süper ligde yer alan takımlar olan bir AŞ’e devroluyor. Bu şirketin işi gücü ligi değerli hale getirmek olacağı için ligin ticari gelirlerinin artacağı ve bu şekilde de Türk Futbolunun gelişmesi hedefleniyor. Dediğim gibi birçok Avrupa ligi bu geçişi yapmış ve çok başarılı örnekler var. O sebeple akla mantığa sıcak geliyor. Bu şirketle ilgili de ayrıca bir yazı hazırlayacağız önümüzdeki günlerde daha detaylı olarak ama bugün daha fazla uzatmayalım.
İkinci şirkete Varlık A.Ş. ye gelir isek. Yukarıda anlattığımız Süper lig A.Ş. modelinin uygulanması için önümüzde çok büyük bir engel var. Nedir bu engel federasyon verilerine göre 5.000.000.000 TL olan Süper Lig takımı borçları. Özellikle sıfırlarla yazdım eski para falan da değil bildiğiniz Beş milyar TL ya da sıfır atılmadan önceki haliyle beş katrilyon borç. Eğer bu sorunu çözmeden bir Süper lig A.Ş. kurarsak zaten ölü doğuyor. O sebeple bir Varlık A.Ş. kuruluyor ve varlık A.Ş. bir sabah Süper Lig kulüplerinin tüm borçlarını devir alacak.
Yani 5 milyar bir anda kulüplerin üzerinden kalkacak. Bu varlık A.Ş. bu borçları üstlenebilmek için kaynağı çeşitli finansman kuruluşlarından sağlayacak ve bu borçların geri dönüş garantisi de artık kulüpler değil süper lig A.Ş. olacak.
Aklı başında şirket yöneticilerinin aklına niye araya bir varlık yönetim şirketi kuruluyor madem böyle bir finansman paketi yaratılabiliyor madem bu para eninde sonunda kulüplerin gelirlerinden ödenecek direk kulüplere kullandırılsın diyebilir. Bunun sebebi bu borcu FİFA ve UEFA gibi uluslararası üst kurumların yetki ve sorumluluk alanın dışına çıkarmak yani borcu kulübün borcu durumundan ligin borcu durumuna dönüştürmek. Ve kupalara katılamama veya puan silme cezalarını ortadan kaldırmak.
Özetlersek ligin tüm gelirleri bir yerde toplanıyor, ligin tüm borçları bir yerde toplanıyor ikisi makul bir oranda eşleştiriliyor. ( TFF Başkan Vekili Sn. Güreli pazarlığı yıllık gelirlerinin % 20 si diye başlattı geçen hafta kişisel tahminin kulüpler % 5 diyecek % 10 da anlaşacaklardır.) Kalan parayı da Türk Futbolu adalet anlayışına göre dağıtacaklar. Bir diğer yazıda buradan çıktı. Bu dağıtıma ilişkin dünya örneklerini alt liglerin, alt yapıların, dünya örneklerinde aldığı payları vb konular hakkında da önümüzdeki günlerde daha detaylı yazacağız.
Bugünkü konumuzdan ilerlersek; bu olağan üstü projenin sorunlu alanlarına gelelim.
1) Sileceğimiz 5 milyar borcun çok detayına girmeyeceğim ama geçen hafta gene Sn. Güreli’nin açıkladığına göre 3.7 milyarı yani % 74 ü 4 İstanbul takımına ait. Bu normal bir ülkede büyük bir sorun hatta o 4 takıma ve yöneticilerine ağır cezalara sebep olabilecek böyle bir projeyi baştan öldürecek bir sorun. Ama bizde sorun değil çünkü herkesin kafasında çözüm basit. Gelir dağıtım anahtarını öyle bir yaparız ki gelirlerinde % 74 ü bunların olur. İşte denk geldi sorun yok.
2) Ticaret Lisesi 1. Sınıf öğrencisi dahi bilir ki bu bilanço denilen tablonun iki tarafı var. Yani bir tarafta borç varsa bir tarafta da varlık vardır. Yani tabi bunun istisnası aldıkları borcu olduğu gibi yemeleri varlık edinmemeleridir. Kabul ediyorum bu 5 milyar TL’nin önemli bir kısmını zaten süper lig yönetimleri yedi içti sindirdi gitti. Ama sonuçta hali hazırda bu 18 takımın aktifinde en az 25 en çok 35 kişilik bir A takım kadrosu var. Süper lig takımları iyimser bir değerleme ile 1 – 1,5 milyar TL arasında değerlenen bir futbolcu portföyüne sahip. Bir sabah borcu sildiğinizde elde ne kalıyor sadece varlık herkesin borcu sıfır herkesin varlığı aynı mı hayır. Yani bir kulüp 100 milyon TL lik bir takım ile borçsuz bir kulüp 10 milyon TL’lik bir takım ile borçsuz bir kulüp. Ve bu iki takımın aynı ligde “Fair Play” yani “Adil Oyun” kurallarına göre mücadele etmesini bekleyeceğiz.
3) Konunun en efsane taraflarından biride borçsuz kulüpler, sisteme devredecek borçları yok, ya ayaklarını yorganlarına göre uzatmışlar, ya gelirlerini oluşturmayı başarmışlar, bugün birçok futbolcunun aman üç kuruş eksik olsun ama o olsun en azından paramızı alırız dediği kulüpler. Sistemden bir fayda sağlayamadıkları gibi yıllarca ilmek ilmek sağladıkları borçsuz kulüp unvanlarını kaybediyorlar. Niye çünkü artık herkes borçsuz. Ligin gelirleri üzerinden kesilecek borç kesintisini nasıl bu kulüpten kesmeyecekler nasıl bir formül üretilecek göreceğiz.
Bütün bu sorunların bu projenin yöneticileri tarafından hakkaniyetli bir şekilde çözüleceğine inanmak istiyoruz. Ama öyle olmayacağını da biliyoruz.
Benim naçizane özellikle borçsuz, borcu az ve borcu çok ama varlığı zayıf kulüplere önerim hemen borçlanın bol bol borçlanın. Bakın Mourinho ile İbrahimoviç çok mutlu değil oradan başlayın hedefi yüksek koyun hemen başlayın transfere ocak dönemini boş geçirmeyin sonuçta alacağınız her yıldız hepsi Süper Lig A.Ş.’ye gelir olarak dönecektir. O yüzden kimse kızmayacaktır.
Ama borçlanırken şunu da unutmayın burası Türkiye çıkan düzenleme sizin borçlanmadan bir gün önceki borçları kapsar, milyonlarca borçla ortada kalırsınız. O zaman bana gelmeyin, aldığınız borçlardan bir de lobi bütçesi ayırın ki yapılacak düzenleme sizin borçları da kapsasın.
Özkan Cengiz / Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
- Ayrıntılar
Özkan Cengiz / Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
Yapısal Reform
Ekonomi kanallarından herhangi birine denk geldiyseniz veya gazetenin, derginin sayfalarını karıştırırken ekonomi sayfalarına gözünüz kaydıysa mutlaka hafızanızın bir tarafına kaydedilmiştir. “Türkiye yapısal reformlarını yerine getirerek orta gelir tuzağından kurtulmalıdır” Hatta bırakın Türkiye’yi neredeyse gelişmekte olan tüm ülkeler için kullanılan bir tabirdir. Haksızlık etmek istemem ama hayatını sırf bu yorumu yaparak geçindiren ekonomi yazarları, ekonomi düşünürleri bulunuyor ülkemizde.
Pekiyi bu yorum ne demek istiyor çok detayına girmeden özetlersek, sadece bina yaparak, sadece sıcak para girişi sağlayarak ve bu paraları tüketimde kullanarak büyüyen ekonomilere sahip ülkelerin geleceği gelir seviyesi maksimum budur, orta gelir tuzağı da denilen bu seviyeden ileriye gitmek için mevcutta yaptıklarınızı yapmanız yetmez başka bir şeyler yapmanız gerekir. Örneğin endüstriyel ürün üretmeniz, sanayileşmeniz, son 20 yıldaki ekonomik gelişmelere uyarak bilişim alanında yeni ürünler ortaya çıkarmanız ülkeye girmesini sağladığınız sıcak paranın sanayi yatırımına dönüşmesini sağlamanız gerekir.
Ülkelerin bu tarz değişimler yapabilmesi için de anahtar kelime yapısal reformlardır. Eğer ülkeler yapısal reformlarını gerçekleştiremezlerse bu değişimi gerçekleştiremezlerse, ekonomistlerin tabiri ile orta gelir tuzağına düşerler ve orada debelenir dururlar, debelendikçe de doğal olarak yukarıya değil aşağıya doğru hareket ederler bir süre sonra bataklıkta boğulurlar.
Köşe yazısı yazdığım son 16 senede bir çok yazımın girizgahında kafanızı karıştırıp baymışımdır, ama nirvanası bu oldu zannedersem. Ne alaka ne işimiz var Göztepe sitesinde Ülkenin ekonomik durumu ve onun için çözüm önerileri.
Geçmişte de bir çok yazımda da dediğim gibi esasında Göztepe tam anlamıyla bir Türkiye’dir. Tribünlerdeki mozaiği ile, verdiği veya vermediği tepkileri ile, başına gelenler, yöneticilerinin durum ve davranışları, hepsine şöyle bir adım geriden baksanız Türkiye’nin bir laboratuvar örneğidir. Ben yukarıda anlattığım ekonomik tespit ve yorumunda yıllardır Göztepe’mize çok uyduğunu düşünürüm.
Bir türlü yapısal reformunu yapamayan hep günü kurtarma amaçlı bir sonraki adımı düşünmeden hareket eden her şey çok iyi giderken birden kaosa sürüklenen en buhranlı kaostan bir anda çıkıp hiç bir şey olmamış gibi yoluna devam eden kendi şahsına münhasır bir yapıdır Göztepe aynı Türkiye gibi.
Şöyle bir yaşımızın yettiği dönemi hatırlarsak Süperligden başlayarak 1,2,3 amatöre giden serüven oradan geriye amatör, 3,2,1 serüveni ve bu serüven de her sene değişen dengeler her sene değişen konular, her sene değişen gündemler. Şunu açıkça söylemek gerekirse oralara kadar gidip buralara kadar dönmekte gerçekten her yiğidin harcı değil günümüzde benzer süreç yaşayanların neler yapabileceğini göreceğiz.
Bugün lafa başlayan herkes biz amatördeyken diye anlatıyor ama o günleri yaşayanlar için esasında en kötüsü amatör değildi, çünkü amatör lige başladığımızda işin başında Altınbaş yönetimi ve buna bağlı olarak umut vardı. Esasında Göztepe tarihinin en kötü dönemi 2 den 3 e, 3 den amatöre gittiğimiz yıllardı. Tribünde bir avuç adamdık edebiyatı yapmayacağım ama gerçekten zor yıllardı.
Biz sadece profesyonel takımlara destek veririz deyip logomuzu sitelerinden çıkaran ismi lazım olmayan vakvak vakfı, suyun karşı tarafında sela okuyup tabut taşıyanlar, süs havuzunda maymunculuk oynayanlar, mirasa konacağını zannederek havaya giren alfabeciler, müsebbihi olduğu günahı bile paylaşmaya yanaşmayan yerel medya, görmeyen duymayan hissetmeyen yerel ve ulusal politikacılar, her hafta yeni yasaklar veren federasyon, transfer yasağı nedeniyle sadece alt yapıdan gelen 14-15-16 yaşında çocuklar, bu çocukların arasında sivrilenleri bile hiç fırsatı kaçırmadan satmaya çalışan sözde kulüp yöneticileri ve bütün bunların karşısında her an bir şeyler yapmaya çalışan bir avuç insan, Alsancak stadının koltuklarında çökmüş nefesi daralan bir nesil.
O nesli bir çok konuda eleştirebilirsiniz ama eleştiremeyeceğiniz tek şey bir olmaları birlik olmaları ve vazgeçmemeleridir. Eğer onlar vazgeçseydi bugün belki de Vefa gibi, İstanbulspor gibi, daha bir çokları gibi yok olup gitmiş bir camia olacaktık.
Yazının başına dönersek neden o günler yaşandı. Bunun en büyük cevabı işte Göztepe’mizinde yıllarca orta seviye kulüp tuzağına takılmasıydı. Gelen giden yöneticilerinin iyiniyetlileri dahi her zaman günü kurtardılar, tribünlere oynadılar, ve böylesine bir camiaya yönetici olmak her geçen gün ayağa düştü ve en nihayetinde de bize o günleri yaşatan kapasitesiz insanların elinde kaldık.
Göztepe’miz Altınbaş yönetiminin göreve gelmesinden itibaren vergi barışı veya yüksek faizli devlet tahvili vasıtasıyla sıcak para bulmuş Türkiye gibi bir anda atağa kalktı. O dönemki yöneticilerimiz aslında ilk yola çıktıkları noktada orta seviye kulüp tuzağına takılmadılar bir anda kulübü içinde bulunduğu bataklıktan tutup çıkardılar. Önce tesisler temizlendi, sonra kulüp binası, storelar, reklam konseptleri, forma tasarımları, yönetimsel yapılanmalar, finansal örgütün kurumsallaştırılması, ISO belgeleri vb büyük kulüp olma yolunda yapılan önemli çalışmalar hızla ilerlerken bir anda kendilerini orta seviye kulüp sarmalına kaptırdılar.
Bu yapılan çalışmalar bir anda gündemden düştü, transferler, hocalar, her sene yeniden kurulan takımlar, şampiyon olalım da ne olursa olsuncular, tribünler başarı isterciler, yönetimsel değişikler bir anda şaha kalkmış giden kulüp tırıs tırıs yürümeye başladı. Orta gelir tuzağına düşen ülkeler gibi kriz günleri başladı, kaotik günler bu günlerde alınan hatalı kararlar, kaosun yarattığı yeni kaoslar ve trajik sona doğru hızlı ilerleme. Altınbaş yönetimi ne zamanki yapısal reform dosyalarını rafa kaldırıp günü kurtarma telaşına düştü işte o zaman iş yeniden sarpa sarmaya başladı.
Altınbaş dönemini kapatırken söyleyeceğim son söz yaşanan trajik sona ve camia ile olan onca sıkıntıya rağmen göreve geldikleri ilk yıllardaki yaptıkları yapısal reformların Göztepe’yi yeniden yarattığını söylemek çokta yanlış olmaz. Eğer o ilk dönüşümü yapmamış olsalardı. Belki de Sepil Yönetimi bu kadar rahat bu görevi kabul etmeyecek, belki de kabul etse de o bataklıktan kulübü çıkarmak için uzun yıllar çaba gösterecekti. O sebeple Altınbaş yönetimi Göztepe tarihinde çok önemli bir misyonu gerçekleştirmiş. Göztepe’nin kurumsal bir kulüp olma yolunda ilk adımlarını atmıştır. Kendilerine minnettarız.
Sn. Sepil göreve geldikten sonra hasbelkader bir çok platformda kendisini hedeflerini dinleme fırsatı elde ettik. Bizler yani geçmişte sütten ağzı yananlar hep konuyu yapısal reformlara getirdik. Kulübün kurumsal yapısının eksiklerinin tamamlanması, kaotik dönemlerde yapılan hataların bertaraf edilmesi, tesislerin yapılması, işlerliği, daha büyük tesisler için girişimlerde bulunulması ve hepsinden önemlisi Semt stadımızın yapılması. Bu konularda taleplerimiz oldu bu konularda değerlendirmelerimiz oldu. Hakkını da vermek lazım Sn. Sepilin de ajandasında yapılacaklar sıralamasında hep bu konular ilk sıralarda oldu. Zaman zaman gündemden düştü gibi hissetsek te bir süre sonra düşmediğini bize hissettirdi.
Ve bugün gelinen nokta Göztepe tarihi için en önemli noktalardan birindeyiz. Sn. Sepil’in vazgeçmeden ilerlediği yolda geldiğimiz yer gerçekten takdire şayan semtimizde video ve fotoğrafları ile bile bizi bizden alan Gürsel Aksel Göztepe Stadyumu.
Yıllardır yapılan stadyum geyiklerinde her zaman çok açık bir şekilde tercihimi Gürsel Aksel tesislerine yapılacak bir stadyumdan yana koydum. Bununla ilgili zaman zaman çok eleştirildik halada eleştiriliyoruz. Ama bu inadımızdan vazgeçmedik. Gücümüz yettiğince de desteğimizi vermeye, aklımız yettikçe nasıl olacağını yorumlamaya çalıştık. Çünkü bizler biliyoruz ki semte yapılacak stadyum, her şey bir yana GÖZTEPE’MİZİN ÖLÜMSÜZLÜĞÜNÜN SİMGESİDİR.
Bunu söylediğim zaman başta yöneticilerimiz olmak üzere bir çok kişi kızıyor ama bir kez daha söylersem, bir gün Sn. Sepil görevi bırakırsa yeniden en kötü günlere dönmememizin tek güvencesi semt stadıdır. Ne mutludur ki bugün gelinen nokta budur. Ve Sn. Sepil’inde bundan sonraki süreçte bu stadyum en önemli motivasyonudur.
Sn. Sepil, Göztepe’mizin tarihindeki en büyük yapısal reformunun ilk hamlesini büyük bir emekle yapmıştır. İnşallah en kısa sürede bu reformunun son hamlesi de yapılır stadımızın tribünlerinde yerimizi alırız.
Göztepe’miz bu büyük yapısal reform ile orta düzey kulüp olma tuzağından kurtulmuş, büyük kulüp olma yolunda, Türkiye’nin en büyüğü olma yolunda en önemli hamlesini yapmıştır. Bugün kiminin burun kıvırdığı bu 20.000 kişilik semt stadının yarattığı enerji, Türkiye’de hiçbir camiada olmayan Göztepe enerjisi ile birleştiğinde, buna da günlük, haftalık, aylık günü kurtarma hamlelerini yapmanın değil yapısal reformları yapmanın yöneticilik olduğunun farkında olan bir yönetim ekibi eklendiğinde GÖZTEPEMİZ, Türk futbolunun önümüzdeki 10 yılının lokomotifi olacaktır. Ve 2025’te Göztepe’mizin 100.yılında Türk futbolunun parlayan yıldızı olarak tarihe geçecektir.
Stadyum serüveninde, her şey den önce Göztepe’nin menfaatini düşünen, bunun için karar değiştirmekten, eleştirilmekten çekinmeyen, her türlü engellemeye rağmen yoluna devam ederek bu sonuca ulaşan başta Sn. Mehmet Sepil olmak üzere tüm yöneticilerimize sonsuz teşekkür ediyoruz. Bu tarihten sonra mutlaka çok büyük başarılar elde edeceksiniz. Ama bugün başardığınız bu hamle bundan sonra ne olursa olsun şimdiden sizi gönüllerimizde indirilemez bir yere yerleştirdi. Sağolun varolun.
Alayına İsyan İnadına Göztepe
Özkan Cengiz
Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
- Ayrıntılar
Özkan Cengiz - Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
Göztepeli Duruşu
Üç gündür gene bir hengamenin içerisindeyiz. Kimimiz açık açık, kimimiz gizliden gizliye, kimimiz söylediğinin farkında bile olmayarak hep beraber haykırıyoruz. Hepimizin söylediğini bir ortak noktada toplarsan herkes karşısındaki için Göztepe onun değil diyor, tabi buradaki gizli özneye bakarsak herkes “Göztepe BENİM” diyor.
Gelin tartışalım Göztepe kimin?
Babası, dedesi Göztepeli olanların mıdır? Yan komşusundaki radyodan efsane takım maçlarını dinleyerek Göztepe’yi öğrenenin midir? Göztepe için kasaba kasaba köy köy deplasman gezenin midir? Göztepe için sahaya girip oyuncu dövenin midir? Torbada para toplayıp takıma prim verenin midir? Tehdit edildiği halde maçına toplantısına yürüyüşüne gitmekten çekinmeyenin midir? Parasını zamanını harcayanın mıdır? TMSF’den yönetim hakkını alanın mıdır? Yönetim hakkını alandan yönetim hakkını alanın mıdır? Göztepe için vuran vurulan kavga eden döven dövülenin midir? Temiz tribün isteyenin midir? Kenar mahallenin midir? Sisteme isyanını Göztepe üzerinden vücuda getirenin midir? Sisteme güvenini Göztepe üzerinden aktaranın mıdır? Sahaya, Salona atlayıp oyunu durduranın mıdır? Bütün suçu 5 kişiye atıp çoğunluğu çocuklarla dolu bir salonda aralıksız küfür edip sahaya eline geçeni atanın mıdır? Tarihin en büyük makarasının yapıldığı maçta gereksiz bir küfürle tarihsel kimliklere küfür ettiler kozunu karşıya verenin midir? Bu taraftar adam olmaz gene kendi aralarında kavga ettiler deyip, her hafta maça gittiği adama sosyal medya üzerinden gömenin midir? Yıllarca süre gelmiş hayata geçmiş kurumlar varken, sadece iktidar hevesi ile yeni yeni gruplar dernekler whatsup oluşumları kurup camiayı 72 parçaya bölüp camia olmaktan çıkaranların mıdır? Çok değil 1-2 sene önce Göztepe diye bir takımın varlığından haberi olmayıp bugün en büyük Göztepeli olup diğerlerini beğenmeyenlerin midir? Ticaret sicil kayıtlarına göre hisselerin sahibi olan Başkanın mıdır? Onun seçtiği profesyonel yöneticilerin midir? Gönüllü yöneticilerin midir? Yıllardır web sitelerinde sosyal medya da gazetelerde sayfa sayfa yazıp ahkam kesen ben dahil köşe yazarlarının mıdır? Daha bu listeyi sayfalarca yazabilir okuyan herkesin aha beni de yazmış demesini sağlayabiliriz.
Ama derdimi tek cümleyle özetlersem yukarıda yazdıklarım veya yazamadıklarım dahil kenarından köşesinden Göztepe ile bir ilintisi bulunan HİÇBİR kimsenin değildir GÖZTEPE ve tam aksine yukarıda yazdıklarım veya yazamadıklarım dahil kenarından köşesinden Göztepe ile bir ilintisi bulunan HERKES’indir GÖZTEPE.
Göztepe bu birbirinden taban tabana zıt insanlardan oluşan saçma sapan kitleyi bir araya getiren bir ara da tutandır. Hiç kimsenin haddi değildir karşısındakinden daha fazla Göztepeli olduğunu iddia etmek ve yine hiç kimsenin haddi değildir Göztepe’ye zarar verecek bir şeyi yapmak. Herkes Göztepe’yi karşılıksız ve çıkarsız olarak sevmek Göztepe’ye zarar vermeden sevgisini ifade etmek, Göztepe’ye hizmet eden diğer herkesle beraber yaşamayı sindirebilmelidir.
Hep söylüyoruz Göztepe dinamik bir yapıdır, Göztepe’yi Göztepe yapan budur diye, Ama her şeyin fazlası gibi bu dinamikliğin fazlası da zarardır.
Bir sezonda, hocaları gönderen, yöneticileri gönderen, oyuncuları gönderen, şampiyonluk şansını gönderen, play off şansını gönderen ve bütün bunlara rağmen doymayan hala şubeyi, yöneticiyi, başkanı, taraftarı, grubu vb. gönderme çabası içinde olmak ve sırf bu çaba nedeniyle Göztepe onun değil bunun kavgasına bürünmek bu camiayı bitirecektir. Biran önce beraber yaşamayı Göztepe ortak paydasında beraber paylaşmayı ve birbirimize saygı göstermeyi başarabilmeliyiz.
Bütün bu saçma sapan süreci Hentbol özeline indirerek tamamlarsam.
O salondaki binlerce insanın, sahaya girenlerin, salondan çıkmayarak olayı çığırından çıkaranların, maçtan sonra sosyal medya da olumlu veya olumsuz yorum yapanların, 3 gündür açıklama üstüne açıklama yapan taraftar gruplarının, köşe köşe ahkam kesen tüm yazarların, işi gücü dolayısıyla gelemeyen benim gibi binlerin, 3 gündür kafasını kuma gömen camia önderlerinin hep beraber toplanıp yapması gereken bir iş var.
Tüm camia olarak hep beraber sevgili Deniz Durmaz’dan özür dilemeliyiz.
Kendisinin Göztepe için Göztepe tribünleri için yaptığı bir ansiklopedi dolduracak faaliyet ve duruşu hiç düşünmeden sadece hentbol için yaptıklarına bakarak bile bunu yapmalıyız.
Çünkü bugün Göztepe Hentbol varsa Deniz Durmaz yüzünden var, Bugün hikayesi ile efsane bir Göztepe Hentbol takımı var ise Deniz Durmaz yüzünden var. Tribünden topladığı çocuklarla ilk kez sahaya çıkan, o günden bugüne süre gelen onlarca yönetimin karşısında dimdik durarak şubeyi koruyan, kendisi için on lira borç isteyemeyecek mahcubiyette bir adamken hentbol şube için kapı kapı adeta dilenen, her hafta eşini çocuğunu bırakıp yollara düşen, yıllarca üç kuruş para verince kendini hentbol şubenin sahibi zanneden Göztepelilerin egoları ile sahaya çıkardığı takıma bir şeyler yapma çaresizliği arasında kıvranan, ilk defa profesyonel bir şube kurulduğunda en doğal hakkı olarak başına geçmesi bile eleştirilen bir adam Deniz Durmaz.
İyiki gözlerim o görüntüleri görmedi ama anlatılanları dinlediğimde kalbim sıkıştı. Küfür edilen kafasına bardak atılan yuhlanan, 20 yıldır hayal ettiği ve bu hayali gerçekleştirmek için yapmadığı kalmayan adamın hayal ettiği dakikaları yaşadığı anlardan birden bire çaresizce savrulan adama dönüşme görüntüsü 3 gündür gözümün önünden gitmiyor.
Ve biz 3 gündür şube kapatılır kapatılamaz, Göztepeli duruşu nedir nasıl olur nasıl olmaz onu tartışıyoruz.
Ben buradan haykırarak ve iddia ederek ifade ediyorum. GÖZTEPELİ DURUŞU diye bir şey varsa bizim kuşağımızın yani son 20 yılın en birinci örneği DENİZ DURMAZ’dır.
Bu sebeple O salondaki binlerce insanın, sahaya girenlerin, salondan çıkmayarak olayı çığırından çıkaranların, maçtan sonra sosyal medya da olumlu veya olumsuz yorum yapanların, 3 gündür açıklama üstüne açıklama yapan taraftar gruplarının, köşe köşe ahkam kesen tüm yazarların, işi gücü dolayısıyla gelemeyen benim gibi binlerin, 3 gündür kafasını kuma gömen camia önderlerinin, hep beraber toplanıp bu adamdan yaşadıkları için özür dilemesi ve hep beraber GÖZTEPE’si için bir noktada buluşarak bir daha böyle bir günün yaşanmaması için üstüne düşeni yapması gerekmektedir.
Özkan Cengiz - Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
- Ayrıntılar
Özkan Cengiz / Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
Yeniden Camialaşma Hedefinin İlk Meyvesi
AŞ’leşmenin yaşandığı ilk kongreden itibaren ortaya çıkan en büyük sorundu. Tarafların birbirine güvensizliği. AŞ’ye hakim olan yatırımcı gruplar camiadan hep çekindiler, hep camiaya yaklaşıyoruz, camia ile beraber hareket ediyoruz dediler ama iş ciddiye geldiğinde hep alan taraf olmayı tercih ettiler. A.Ş. yönetimlerinin bu tavrı zaman içinde zaten olmayan camiamızdan geriye kalanları da madem öyle bakın başınızın çaresine modeline dönmesine sebep oldu. Günler haftaları, haftalar ayları, aylar yılları kovaladı ve bu güvensizlik ortamı aradaki mesafeler günbegün açıldı.
İlk kıpırdanışlar Sn. Hüseyin Altınbaş dönemin de başladı. Kendinden önceki aile bireylerinin profesyonellerden çok çektiğini gören Hüseyin Altınbaş camiaya yöneldi. Elimizde hazır bedava insan kaynağı var niye kullanmayalım bakış açısı ile olsa da camiayla beraber hareket etmeye onları bir takım süreçlere dahil etmeye başladı.
Sn. Sepil göreve geldiği ilk gün hedefi belirledi camiayla beraber yönetmek, bu süreçle ilgili çok çaba harcadı, bu çabaları, bu çabalara camianın geri dönüşlerini bir gün uzun uzun analiz ederiz ama bugünün esas konusu bu değil.
Bugünün esas konusuna gelirsek; Sn. Sepil’le muhtelif zamanlarda yapılan basın toplantıların da amatör branşlarla ilgili soru sorulduğunda hep şöyle bir tanımlama yaptı. “Ben amatör şubelerin kendi dinamikleri ile hareket etmesini istiyorum yatırım yaparak para harcanarak kurulan şubeler amatör şube değildir. Bunun yanında ben amatör şubeleri camia ile beraber hareket edilebilen çocukları gençleri sporla Göztepe ile tanıştıran şubeler olmasını hedefliyorum”
İşte bu güne kadar Sepil felsefenin test edildiği iki şube vardı. Hentbol ve yelken şubeleri.
Bu şubelerden bir tanesi için kendi kanatları ile uçma, Sn. Sepil’in yarattığı güvenli ortamdan çıkıp kendi gücünü test etme zamanı geldi. Yelken şubesi amatör bakış açısının bir sonucu olarak kurulan Göztepe Yelken Kulübü Derneği’nin hayata geçmesi ile şirket yapısından ayrılarak, yönetimlerinin seçimle geldiği, üyelerinin katılım ve katkıları ile hayat bulan, gönüllülük esasına göre seçilen yönetimlerin hayalleri ve oluşturdukları bütçeler ile gelecek hedefleri yapan bir Yelken Kulübü’ne dönüştü. Göztepe Yelken Kulübü camiamıza hayırlı olsun.
Tabi bu konuyu doğru analiz edebilmek, 2 yılda alınan mesafeyi anlayabilmek için biraz geçmişe dönüp bakmak lazım. Göztepe Yelken son 5-6 sene de yeniden göz önüne gelse de esasında Göztepe tarihinin en eski yapılarından birisi ilk kuruluşuna baktığımızda 1937 yılına kadar gidiyoruz. O günlerde kurulan şube 1966 yılında Avrupa şampiyonları çıkaracak kadar büyük bir şubeye dönüşüyor. Bugün sporcumuzun olmadığı olimpiyatlarda Türkiye’yi Göztepeli yelkenciler temsil ediyor. Metin Akdurak, Macit Buluç gibi Türk yelkeni için çok önemli isimler çıkıyor içinden...
Bu güzel günler Mustafa Kemal Sahil Bulvarının inşaatının başlaması ile sekteye uğruyor. Şube 1937 den beri faaliyet gösterdiği bugünkü kulüp binamızdan çeşmeye taşınmak zorunda kalıyor. Gözden uzak olan gönülden de uzak oluyor semtten uzaklaşan Göztepe Yelken her geçen gün güç kaybediyor.
Birkaç kişinin çabası ile Levent Marina’ya dönse de kulübümüzün tarihin en kötü dönemlerinden payını alıyor 2002-2006 arası şube kapanıyor. 2006 yılında olağan üstü çabalar ile yeniden Levent Marina da hayat bulmaya çalışsa da 2010 da Levent Marina’nın tadilata girmesi ile tarihte en kara günler yaşanıyor şube Ksk tesislerine sığınıyor.
İşte bu günlerde camiamızda bir çok güzel şeyin başlangıç noktası olması ile Göztepelist Yürütme Kurulundaki arkadaşlarımla beraber gurur duyduğum Göztepelist mail grubunda Murat Moralı sitem dolu bir mesaj ile camiayı göreve çağırıyor bu utancı temizleyin diyor. Mayıs / 2010 ayında bir avuç gönüllü yola çıkıyor. Sn.Hakan Yenigün’ün önderliğinde yeniden doğuş macerası başlıyor.
Kısıtlı kaynaklarla bulunan beton Levent Marina’daki alana dökülerek kendi elleriyle rampa yapıyorlar hurdaya dönmüş konteynerları boyayarak yola çıkıyorlar. Ve 2011 – 2014 arasında ulusal ve bölgesel 5 yarışa ev sahipliği yapılıyor. Kısa sürede konteynerlar yenileniyor duş ve tuvaletler yapılıyor yeni botlar alınıyor artık müstakil bir yelken şubesi ayata geçiyor. Hakan Yenigün o günleri şu şekilde anlatıyor :
“O dönem yelken armalarını ellerimizle dikiyoruz tshirtlere aynı 90lı yıllarda Taylan Spordan aldığımız formalara armaları diktiğimiz gibi, hedefimiz ne olursa olsun Türkiye’deki tüm yarışlara katılmak insan üstü çaba ile mücadele ediyoruz. Römorkumuz devriliyor, teknemiz kırılıyor tabi bir de her müsabaka sonunda Ksk hep kürsüde, alkışlatıyoruz çocuklara onlarda gün gelecek sizi alkışlayacak sorun yok diyoruz. Levent Marinaya kendi imkanlarımız ile yaptığımız yatırımlar her geçen gün arttıkça geleceğe umutla bakıyoruz.”
Bu günler yaşanırken Torasan Alt Yapı tesisleri gündeme geliyor. Temel atma töreni yapılırken oradaki çoğu kişiyi futbol sahası için tereddüt ettirien rüzgar yelkene gönül vermişlerin hayallerini süslüyor bu şubeyi buraya taşımalıyız fikri doğuyor ama nasıl?
Tesislerin yapılıp açılış günü çattığında Yelkenciler bir anda hayallerini gerçeğe dönüştürme fırsatı yakalıyor, hayallerini anlattıkları Sn. Sepil tamam diyor bina gibi sabit yatırımlar benden ama operasyonel giderler sizden en kısa sürede de kendi ayaklarınızın üstünde duracaksınız, sonsuza kadar destek yok.
İşte 2 yıllık serüven, Camia – Kulüp birlikteliğinin belki de son 15 yıldaki en önemli başarı hikayesi böyle yazılmaya başlıyor. Türkiye’de her sınıfta birincilik, Balkan 3.lüğü, Dünya 3.cülüğü, Dünya 16.cılığı, 7 antrenör, 48 tekne, 7 bot, 43 profesyonel sporcu, 19 madalya ve 211 kursiyer. Uluslararası müsabakalara ve Yelken Milli takımına ev sahipliği. 2016 yılında yapılan anlaşma ile Teos Marina’nın içerisinde 300 M2’lik yat kulübü de bünyeye katılıyor. Artık İzmir’in bütün denizlerinde Göztepe bayrağı dalganıyor. Tabi kürsüde Göztepeliler onları alkışlayan Ksk’liler ilk gün konulan hedeflere bir bir ulaşılıyor.
Bugün gelinen noktada Göztepe Yelken, kendi kanatları ile uçma zamanın geldiğine inanıyor. Ve Göztepe camiasının gücüne güvenerek şirket yapısından ayrılarak kulüp modeline dönmek istiyor. Sn. Sepil 2 sene önce koyduğu hedefe ulaşılmasının, ortaya koyduğu amatör şube modelinin, camia kulüp birlikteliği felsefesinin uygulanabilirliğini görmenin gururunu yaşayarak oluru veriyor. Ve 1936 yılında sulara inmiş Göztepe Yelken Kulübü’nün dünya kulübü olmak üzere önünü açıyor.
Şimdi yelkene gönül verenlerin yanı sıra hepimizin çok büyük bir sorumluluğu var Göztepe camiasının spora bakış açısının, sahiplenişinin, birlikteliğinin, bir göstergesi olarak çocuklarımızı Göztepe Yelken’e yönlendireceğiz, Göztepe Yelken’e üye olacağız, maddi destek çok önemli ama, maddinin yanı sıra manevi olarak Göztepe Yelken’e sahip çıkacağız. Etkinliklerine katılacağız.
Bugün 30 Ağustos Zafer bayramı, Ulu önder Mustafa Kemal’in de dediği gibi zaferler sadece muhabere meydanında kazanılmaz, Göztepeli kimliği ile, Göztepeli duruşu ile, yetiştirdiğimiz her çocuğumuz spor sayesinde aldıkları disiplin ve terbiye ile başta camiamız sonra ülkemiz için sayısız zaferler kazanmaya devam edecek.
6 sene önce bir tane elektronik posta ile yola çıkıp bugün gelinen nokta, bugünden ileriye gidilebilecek yolun en büyük göstergesi ve teminatı, Sn.Yenigün başta olmak üzere tüm emek ve gönül verenlere, onlara bu yolu açıp kendini gösterme, emek harcama fırsatı veren herşey den önce diğer bütün AŞ yönetimlerinin aksine Göztepe Camiasına güvenen Sn. Sepil’e sonsuz teşekkür ediyoruz.
Göztepe Yelken Kulübü camiamıza hayırlısı olsun darısı tüm branşlarda kurulmuş, kurulacak amatör şubelerimize…
Özkan Cengiz / Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
- Ayrıntılar
Özkan Cengiz
Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
Başlangıç ve Son
Mükemmel bir gündü, Süper lig şampiyonluğunu bilmem ama PTT 1.Lig şampiyonluğuna değişmeyeceğim bir gündü. Bir ksk galibiyeti bu kadar önemli mi, böyle bakarsak tabi ki önemli değil ama bu bir ksk galibiyeti değildi. Bu neydi biliyormusunuz ;
08.02.2004’te transfer yasağı olan, oyuncuları bir bir kaçan, bu sebeple yaş ortalaması 16-17 olan bir takıma yetmezmiş gibi bir de hakem oyunları ile yapılanların geri dönüşüydü. Ve Dün ksk nin kadrosu 15-20 milyon tl harcanmış 16-17 yaşında ilk defa profesyonel olan çocuklardan oluşmayan bir kadroydu ve maç biteli 18 saat oldu hiç kimse tarafından tek bir hakem eleştirisi gelmedi.
O sezon düşeceğimiz zaten kesindi. Ama kskyi bizzat biz gönderdik. Amatöre düştüğümüzde çarşı camisinden sela okutanların ksk sahilinde lokma dağıtanların bir çoğu biliyor işte o günün laneti var hala üstlerinde ve o lanet sonları olacak.
Düne gelirsek maç bu sezonun ilkleri ile doluydu. İlk defa takım bu kadarı çok istiyordu. İlk defa kenardaki hoca takıma atak yapacakları yeri bizzat gösteriyor ısrarla topun oraya gelmesini isteyecek kadar oyunun içindeydi. İlk defa golden sonra futbolcular birbirine hoca futbolculara koşuyordu. Kimse de ağır abi formatı yoktu.
İlk defa yapılan değişikliler yerinde ve zamanındaydı. Vatandaşımdır şudur budur demeden kötü oynayan Cleytonun biletini kesip kenara alan yerine soktuğu Maahı sola çekip ortaya Karadenizi çeken Marco maçı alan hamleyi yaptı.
Sezon başı formu olsa Leroy değişikliği tarihi fark değişikliğiydi. Her ne kadar süper bir görüntü vermese de penaltı pozisyonunu da sayarsak iki gol bir assist le oynayan Karadenizin onurlandırılıp belki de kariyerinde bir daha ksk maçı şansı olmayacak genç Salim’i gole göndermek çok inceydi.
Kendisini şahsen tanımayız etmeyiz, hocalık kariyerine baksan şu anda sıfır ama bir haftalık görüntüsü ile bir maçlık kenar yönetim becerisi ile ve sıcak ve samimi tavırlarıyla Marco 6 haftalık şansı hak etti umarım bu 6 hafta sonunda da yeni bir Oktay Çevik olur.
Tabi dün yaşanan tablodaki tüm bonusları Marco ya ve takıma verirsek haksızlık etmiş oluruz. Dünkü maçtaki ortamın başarısı ve güzelliğini anlayabilmek için bir hafta geriye gitmek lazım. On gündür başta Sn. Başkan, sonra profesyonel ve gönüllü yöneticilerimiz, taraftar oluşumlarımız, sosyal medya, büyük bir iş başardılar. Basın olayındaki birlikte ve dik duruş, Ksk maçı öncesindeki olağan üstü çaba ve emek herkes fazlasıyla takdiri övgüyü ve tebriği hak etti.
Şimdi bu olağanüstü haftanın devamını talep edebilmek bunu bir rutin haline getirebilmek için bu haftayı etraflıca analiz etmemiz gerekiyor.
İlk dikkat çekmek istediğimiz konu yıllardır söylediğimiz bir konu Göztepe camiası hiçbir camiaya benzemeyen bir dinamiğe sahiptir. Enerjiktir, isyankardır, ne zaman ne yapacağı belli olmaz işte bu çok benzemezli bu kitleyi bir araya toplayıp tek bir noktaya yönlendirebilmeniz için bir düşman bir karşı taraf yaratılmalıdır. Hem basın olayında hem ksk maçında camianın konsolide olup beraber hareket etmesinin en önemli sebebi bir şeye karşı birlik olmak içgüdüsüdür. Kendinle ilgili bir tehlike bir düşmanlık sezen organizma hızla bir araya gelmiş ve yaptıkları açıklamalar ortaya koydukları davranış tarzı ile bir büyü yaratmış, bu büyünün yarattığı hava hocasını futbolcusunu kucaklayıp hedefe yöneltmiştir.
İster çok uzakta olsun ister çok yakında olsun Göztepe camiasına bir hedef gösterilmelidir. Bu son hesap ile kendi bölgesinin hesabını tamamlayan Göztepenin artık hesabı sözde büyük İstanbul takımları ve onlara hizmet eden tüm kurum ve kuruluşlardır.
İkinci dikkat çekmek istediğimiz konu Göztepe’nin sportif yapısıdır. Maddi sorunların olmaması, İzmir şehrinin rehaveti, başarıyı ve iyi futbolu görmek isteyen sabırsız camiası, Göztepenin sportif yapısını herkes için zor bir denkleme çeviriyor. Bu sebeple zaten ağır bir yükü olan hoca diğer konulara yetişemiyor. Hocalar kendi egoları nedeniyle bir alan yaratıyor kimseyi sokmuyor ve yetersiz kaldıklarında da sistem çöküyor. Bu hafta bunların hepsinin ideal yapısının nasıl olması gerektiği adeta ders gibi işlendi. Başkan önderliğinde profesyonel ve gönüllü yöneticiler adeta bir futbol şubesi gibi boşta kalan her alanı fazlasıyla doldurdular öyle olunca hocaya ve takıma sadece işlerini yapmak kaldı. onlar da yaptı.
Şimdi yapılması gereken bu bir haftalık olağanüstü halin sezona yayılmasını sağlayacak bir sistemi en kısa sürede hayata geçirmektir. Başkan ve icra kurulu düzeyinde yöneticilerin böyle olayın tam içinde olması her zaman mümkün olmayacağından bu sistematiği yönetecek Başkan ve icra kurulu üyelerinin istediklerinde dahil olacakları bir futbol şubesi oluşturulmalıdır. Göztepe’nin geleceği Sn. Sepil’in yatırım politikasının sürdürülebilir olması için bu önem arz etmektedir.
Üçüncü dikkat çekmek istediğimiz konu camia birlikteliğidir. Bu bir haftalık süreçte maç için yapılan hazırlıklar, bilet satış sürecindeki azami gayret, tribün şovları, basına karşı yapılan açıklamalardaki ve tepkilerdeki istikrarlı duruş ibret vericidir. Göztepe camiasının bir ortak rakibe karşı takındığı tavır net ve takdire şayandır. Başta kitleleri harekete geçirme gücü olan sosyal medya ve tribün önderlerinin daha birlikte hareket etmesi, daha koordineli çalışmanın yollarını arayıp bulmalıdır. Tabiki Göztepe’yi Göztepe yapan çok sesliliğin yok olması değildir istenen ama aynı amaca herkes kendi ses tonu ile ulaşabilmelidir.
Şimdi genelden özele döner isek gelecek sezonların planlamasından önce önümüzde 6 hafta var. Önceki yazıda bahsettiğimiz umudun ışığını gördük. Ama bu ışık bu sezon için üstümüze gelen trenmi, yoksa tünelin ucumu henüz belli değil, Ksk için sonun başlangıcı olan bu maç, bizim için hep beklediğimiz bir türlü bulamadığımız çıkış trendinin başı olur kalan 6 haftada bunu sürdürülebilir hale getirirsek neden olmasın. İlk hedef Samsun yürüyelim halledelim gelelim.
Sonsöz günün üzgünü Ksksporlu arkadaşlara, bir maçla düşmedik siz düşürmediniz diyorsunuz ama biliyoruz biz lige gelmesek gene kendi yağınızda kavrulacaktınız, ne acarın kucağına düşecektiniz, ne saçma sapan süper lig eskilerini takıma dolduracaktınız maçı idare edip sezonu bitirecektiniz. Ama biz gelince bunun heyecanına kapılıp kendinizi bitirdiniz son noktayı koymak bize yakışırdı bizde noktayı koyduk. Durum bundan ibaret, tarihinizde bize karşı savunacağınız hiçbir futbol başarısı yok, zaten o yüzden iki şeyi dilinize dolamış durumdasınız bizi yenmeniz ve bizim AŞ olmamız. Şimdi bize yenmeniz çok acı bir şekilde tarihe karıştı. Önümüzdeki sene de AŞ olarak diğerini de kapatacaksınız Göztepe sizin için acı bir hatıra olarak kalacak. İzmirsporun yanına en kısa zamanda ulaşmanız dileğiyle.
Özkan Cengiz
Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
KÖŞE YAZILARI
-
İnstagrama kayıtlı 52 milyonluk örneklem üzerinden bakarak Türkiye’de hangi takımın kaç taraftarı var?
10 May 2020Oğuz Reşat Sipahi http://www.sipahi.tk Hangi takımın daha çok taraftarı var? Bu soru çok iç gıdıklayan bir soru biliyorum. Pazar Pazar maçlar da yok. Nereden aklıma geldi diye sorarsanız Dövletimiz sağolsun. İnstagramda Kumluca-Olimpos alanının yüce Dövletmiz tarafından 1. derece sit alanı konumund... -
Ülkemizde 1098, dünyada 108319 kişiyi covid19 kanlı ve mukuslu kırbacı ile kaybettik...
12 Nisan 2020Oğuz Reşat Sipahi http://www.sipahi.tk *Ülkemizde 1098, dünyada 108.319 kişiyi covid19'un kanlı ve mukuslu kırbacı ile kaybettik... *Ne mutlu bizlere değil ki ülkemiz, covid19 açısından müreffeh ülkeler düzeyini yakalama ve aşma yolunda koşar adımlar ile ilerliyor... Yine de arada iyi şeyler de var... -
Gözyaşları...
21 Nisan 2019Oğuz Reşat Sipahi http://www.sipahi.tk Uzun zamandır yazasım gelmiyordu ligin ilk devresinde yazacak birşey yoktu pek, ya da dünyevi dertlerden yazasım gelmedi... Ligin ikinci devresinde de yazasım gelmedi bu sefer çoğunlukla dünyevi ailevi dertlerden... Dünkü gözyaşlarına kadar... Taraftarımızın,... -
Göztepe TEK Büyüktür.
28 Nisan 2018Özkan Cengiz ozkan@ozkancengiz.net Göztepe TEK Büyüktür. Yıllar önceydi amatördeydik, takıma tribünlerin yoğun tepkisi vardı, hoca ve oyuncular fazlaca tepki alıyorlardı. O günlerin yöneticileri ile bir araya geldik. Şaşkındılar, bize nasıl profesyonel çalıştıklarını anlatıyorlardı. Video analizler...